Expand your Turkish vocabulary with these high-frequency words. Perfect for intermediate learners looking to strengthen their foundation.
#4901
senaryosu
scenario
Nükleer soykırım senaryosu sadece eski propagandadır. Silah depoları sınırlı ve paslı.
The nuclear holocaust scenario is just old propaganda. Arsenals are limited and rusty.
#4902
sınırda
at the border
Sınırda pasaportumu göstermem istendi.
I was asked to show my passport at the border.
#4903
tanığı
witness
Polis memuru tanığı korudu.
The policeman protected the witness.
#4904
king
king
Stephen King kötü insanlar hakkında yazar.
Stephen King writes about evil people.
#4905
simge
landmarks
Ülkemdeki en ünlü simge piramitlerdir.
The most famous landmarks in my country are the pyramids.
#4906
sosyalist
socialist
Tom bir sosyalist.
Tom is a socialist.
#4907
avcılık
hunting
Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.
Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.
#4907
avcılık
Hunting
Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.
Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.
#4908
başlatmak
start
Yakında sınıfı başlatmak için çalışacağız.
We'll attempt to start the class soon.
#4909
diyorsunuz
You say
Buna ne diyorsunuz, Tom?
What do you say to that, Tom?
#4910
gecikmeli
delayed
Trenin gecikmeli olup olmadığı hiç önemli değil.
It makes no difference whether the train is delayed or not.
#4911
havuç
carrot
O, havuç tepelerini kesti.
She cut off the carrot tops.
#4912
heykeli
statue
Bu heykeli çok dikkatli taşımalıyız.
We must move this statue very carefully.
#4913
insanlı
manned
1981 yılında, Amerika Birleşik Devletleri ilk yeniden kullanılabilir insanlı uzay aracı Uzay Mekiği Columbia'yı fırlattı. Robert Crippen tarafından yönetilmiş ve John Young tarafından komuta edilmiştir.
In 1981, the United States launched the Space Shuttle Columbia, the first reusable manned spacecraft. It was piloted by Robert Crippen and commanded by John Young.
#4914
kıta
continent
Kıta fosil yakıtlarca zengindir.
The continent is abundant in fossil fuels.
#4914
kıta
continental
Kıta sahanlığının altında batma meydana geldikçe deprem olasılığı da artar.
As subduction occurs below the continental shelf, earthquakes become more likely.
#4915
müstehcen
obscene
Bu müstehcen.
This is obscene.
#4915
müstehcen
suggestive
O müstehcen giysi giymişti.
She wore suggestive clothing.
#4916
ressam
painter
Ressam genç yaşta öldü.
The painter died young.
#4916
ressam
artist
Ressam Çin mürekkebiyle çizdi.
The artist drew with Chinese ink.
#4917
senden
I
Senden çok şey öğrendim.
I learned a lot from you.
#4917
senden
from you
Senden çok şey öğrendim.
I learned a lot from you.
#4918
taşınma
move
Onun Chicago'ya taşınma kararı bizi şaşırttı.
Her decision to move to Chicago surprised us.
#4918
taşınma
housewarming
Sana küçük bir eve taşınma hediyesi getirdim.
I brought you a little housewarming gift.
#4919
yaka
collar
Tom kravatını çıkarıp yaka düğmelerini açtı.
Tom removed his tie and unbuttoned his collar.
#4920
yavrusu
cub
Kaplan yavrusu büyük bir kedi yavrusu gibi görünüyordu.
The tiger cub looked like a large kitten.
#4920
yavrusu
puppy
Köpek yavrusu onu yanağından yaladı.
The puppy licked her on the cheek.
#4921
yağmuru
rain
Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
Acid rain is not a natural phenomenon.
#4921
yağmuru
hail
Sokak kavgası, silah ateşi yağmuru ile kesildi.
The street fight was interrupted with a hail of gunfire.
#4922
yuvası
nest
Kuş yuvası ağaçtan düştü.
The nest fell off the tree.
#4923
çene
jaw
Birkaç hafta sonra, doktorlar Cleveland'a sert kauçuktan yeni bir çene çıkışı yaptı.
After a few weeks, doctors made Cleveland a new jaw out of hard rubber.
#4924
özerk
autonomous
Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve özerk bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.
Terrorism is the most important factor in the division of a country and the creation of autonomous regions.
#4925
ender
rare
Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.
It is not rare at all to live over ninety years.
#4925
ender
rarely
Tom biriyle ender olarak konuşur.
Tom rarely talks to anybody.
#4926
fransızca
French
Fransızca konuşamazsın, değil mi?
You can't speak French, can you?
#4927
torun
grandchild
Her torun bir melek değildir; bazen torunlar düşmandırlar.
Not every grandchild is an angel; sometimes grandchildren are enemies.
#4927
torun
grandchildren
Anne babam, torun istiyorlar.
My parents want grandchildren.
#4928
venüs
venus
Gözleriniz, Venüs de Milo'nun kolları kadar güzel.
Your eyes are as beautiful as the arms of the Venus de Milo.
#4928
venüs
Venus
Gözleriniz, Venüs de Milo'nun kolları kadar güzel.
Your eyes are as beautiful as the arms of the Venus de Milo.
#4929
bozulması
degradation
Nişasta bozulması bir Sirkadyen saate bağlıdır.
Starch degradation is linked to a circadian clock.
#4930
dal
branch
Ben ağaçtan bir dal kestim.
I cut a branch from the tree.
#4930
dal
twig
O bıçak ile ağaçtan ince bir dal kesti.
He cut a twig from the tree with his knife.
#4931
demiştim
told
Sana bunu kimseye söyleme demiştim.
I told you not to tell that to anyone.
#4932
destan
epic
O kitap gerçek bir destan; bin sayfadan daha uzun.
That book is a real epic; it's over one thousand pages long.
#4933
dostane
friendly
Komşularınla dostane olmalısın.
You must be friendly with your neighbors.
#4933
dostane
amicable
Tom erkek arkadaşı John'dan tamamen farklıydı, o dostane ve hayırseverdi.
Completely different from Tom was his boyfriend John, who was amicable and philanthropic.
#4934
ebeveyn
parent
Kendinden daha iyi bir arkadaş veya ebeveyn yoktur.
There is no better friend or parent than oneself.
#4934
ebeveyn
parental
İsveç'in cömert ebeveyn izni ve çocuk bakımı politikaları vardır.
Sweden has generous parental leave and child care policies.
#4934
ebeveyn
parents
Çoğu ebeveyn, kendi çocuklarını, dünyada en iyi olarak görüyor.
Most parents see their own children as the best in the world.
#4935
fuhuş
prostitution
Polis şefi bir fuhuş operasyonunda bir otelde tutuklandı.
The police chief was arrested at a motel in a prostitution sting.
#4936
galiba
I think
Galiba mektubun şu kitabın altında.
I think your letter is under that book.
#4936
galiba
I guess
Galiba ben de seni özlüyorum.
I guess I miss you too.
#4936
galiba
looks like
Hey, yardım eder misin bana? Ah, boşver! Meşgulsün galiba.
Hey, can you help me? Oh, nevermind! Looks like you are busy.
#4936
galiba
guess
Galiba ben de seni özlüyorum.
I guess I miss you too.
#4937
geliştirilmiş
developed
Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
#4938
giderse
goes
Mary nereye giderse gitsin, koyunlar onu takip eder.
Wherever Mary goes, the sheep follows her.
#4939
hızlandırmak
speed
Tom süreci hızlandırmak için elinden geleni yaptı.
Tom did his best to speed up the process.
#4940
inat
stubborn
Tom sadece inat ediyor.
Tom is just being stubborn.
#4941
inek
Cow
Bir inek bize süt verir.
A cow gives us milk.
#4941
inek
cow
Bir inek bize süt verir.
A cow gives us milk.
#4941
inek
nerd
Sen gerçek bir inek öğrencisin.
You're a real nerd.
#4941
inek
geek
Tom bir inek.
Tom is a geek.
#4942
iskele
scaffolding
Bu şimdiye kadar hayatımda gördüğüm en yüksek iskele.
This is the tallest scaffolding I've ever seen in my life.
#4943
itici
repulsive
Tom, Mary'yi itici buldu.
Tom found Mary repulsive.
#4943
itici
driving
İlerleme güzel bir kelimedir. Ama onun itici gücü değişikliktir ve değişikliğin kendi düşmanları vardır.
Progress is a lovely word. But its driving force is change, and change has its enemies.
#4944
kimisi
some
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
Some went on foot, and others by bicycle.
#4945
kremi
cream
Bu kremi yüzüne uygula.
Apply this cream to your face.
#4946
mekanizma
mechanism
Mekanizma çalışmaya son verecek.
Its mechanism will cease to work.
#4946
mekanizma
contraption
Bu mekanizma, kullanmak için karmaşıktır.
This contraption is complicated to use.
#4947
nohut
chickpea
Nohut çorbası pişirdim.
I cooked chickpea soup.
#4947
nohut
chickpeas
İkinci tabakta nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.
The second course has chickpeas, chicken, meat, sausage and potato.
#4948
optik
optical
Bu optik bir illüzyon.
It's an optical illusion.
#4949
resmî
official
Resmî bir iş için Paris'e gitti.
He has gone to Paris on official business.
#4949
resmî
formal
Çok resmî olmak zorunda değilsin.
You don't have to be so formal.
#4950
saklamak
hide
Tom anahtarı saklamak için iyi bir yer bulamadı.
Tom couldn't find a good place to hide the key.
#4951
subay
officer
Tom bir subay oldu.
Tom became an officer.
#4952
suni
artificial
Suni deri gerçeğiyle karşılaştırılamaz.
Artificial leather can't compare with the real thing.
#4953
tadına
to taste
Çorbayı deneyin ve tadına göre tuz ekleyin.
Try the soup and add salt according to taste.
#4953
tadına
taste
Tadına bak.
Have a taste.
#4954
ucu
Tip
Mızrağın ucu, ölümcül bir zehire batırıldı.
The tip of the spear was dipped in a deadly poison.
#4954
ucu
tip
Mızrağın ucu, ölümcül bir zehire batırıldı.
The tip of the spear was dipped in a deadly poison.
#4955
yanık
burn
Benim parmağımda bir yanık var.
I got a burn on my finger.
#4956
çatlak
crack
Bardakta bir çatlak var.
The cup has a crack.
#4957
arkeoloji
Archaeology
Arkeoloji eğlencelidir!
Archaeology is fun!
#4957
arkeoloji
archaeology
Arkeoloji eğlencelidir!
Archaeology is fun!
#4957
arkeoloji
archeology
Geçmişin sırlarını arkeoloji ortaya çıkarıyor.
Archeology reveals the secrets of the past.
#4958
brüksel
Brussels
Brüksel lahanasını sevmiyorum.
I don't like Brussels sprouts.
#4958
brüksel
brussels
Brüksel lahanasını sevmiyorum.
I don't like Brussels sprouts.
#4959
hiv
hiv
Tom HIV pozitif olduğunu daha bugün öğrendi.
Tom just found out today that he is HIV positive.
#4960
hamster
hamster
Tom, Noel için bir hamster aldı.
Tom got a hamster for Christmas.
#4961
akıntıya
upstream
Tom kanosuyla akıntıya karşı kürek çekmeye çalıştı.
Tom tried paddling his canoe upstream.
#4961
akıntıya
stream
Akıntıya karşı çabalamak cesaret gerektirir.
To strive against the stream requires courage.
#4962
akşama
evening
Sabahtan akşama kadar çalıştı.
He worked from morning till evening.
#4962
akşama
tonight
Akşama Tom gelecek, haberin olsun.
Tom's coming over tonight, so you know.
#4963
avokado
avocado
Avokadolar avokado ağacının meyvesidirler.
Avocados are the fruit of the avocado tree.
#4964
basıncı
pressure
O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
He has to have his blood pressure taken every day.
#4965
bilinçsiz
unconscious
O, mutfak zemininde bilinçsiz yatarken bulundu.
He was found lying unconscious on the kitchen floor.
#4966
bulaşık
dish
O her bulaşık yıkamada bir tabak kırar.
She breaks a dish every time she washes dishes.
#4967
görebilir
can see
Baykuş karanlıkta görebilir.
The owl can see in the dark.
#4968
havalimanına
Airport
Bu otobüs sizi havalimanına götürecek.
This bus will take you to the airport.
#4968
havalimanına
to the airport
Bu otobüs sizi havalimanına götürecek.
This bus will take you to the airport.
#4969
iletmek
convey
Kablolar elektrik iletmek için kullanılır.
Wires are used to convey electricity.
#4969
iletmek
transmit
Sinyal lambaları mors alfabesini iletmek için kullanılır.
Signal lamps are used to transmit Morse code.
#4970
kasap
butcher
Bu eti bana satan kasap her zaman sevecendir.
The butcher who sold me this beef is always friendly.
#4971
kaçırmak
miss
Ben uçuşumu kaçırmak istemiyorum.
I don't want to miss my flight.
#4972
korkutucu
scary
Korkutucu filmler çocukları korkutur.
Scary movies will frighten the children.
#4972
korkutucu
frightening
Bangi atlama korkutucu mu yoksa eğlenceli mi?
Is bungee jumping frightening or fun?
#4972
korkutucu
intimidating
Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
#4972
korkutucu
terrifying
Çok korkutucu görünüyorsun.
You look so terrifying.
#4973
kurak
arid
Kurak bir ülkeden yağışlı Avrupa'ya su ihraç etmek saf çılgınlık.
Exporting water from an arid country to the rainy Europe is pure folly.
#4973
kurak
dry
Adam kurak bir ülkede susuzluktan öldü.
The man died of thirst in a dry country.
#4974
kutu
box
İstasyonda bir kutu öğle yemeği satın aldım.
I bought a box lunch at the station.
#4974
kutu
cans
Yanında iki kutu bedava ayakkabı cilası ile birlikte onlar sadece 50 dolar.
They're only $50 with two cans of shoe polish free of charge.
#4975
kuşatma
Siege
Kuşatma sırasında, hayvanat bahçesi hayvanları düzenli olarak restoran menülerine düştüler.
During the siege, zoo animals regularly ended up on restaurant menus.
#4975
kuşatma
siege
Kuşatma sırasında, hayvanat bahçesi hayvanları düzenli olarak restoran menülerine düştüler.
During the siege, zoo animals regularly ended up on restaurant menus.
#4976
masal
Tale
Bir masal anlattı.
She told a tale.
#4976
masal
fairy tale
Bu masal yedi yaşındaki bir çocuğun okuması için yeterince kolaydır.
This fairy tale is easy enough for a seven-year-old child to read.
#4976
masal
tale
Bir masal anlattı.
She told a tale.
#4977
muayenesi
inspection
Gümrük muayenesi için bagajını açmak zorundasın.
You have to unpack your luggage for customs inspection.
#4978
salça
sauce
Salça sana iyi geliyor mu?
Is tomato sauce good for you?
#4979
zalim
cruel
İnsanlar zalim hükümdara direndi.
The people resisted their cruel ruler.
#4979
zalim
tyrannical
Zalim hükümetler sık sık siyasi rakiplerini hapsederler.
Tyrannical governments frequently imprison their political opponents.
#4979
zalim
tyrant
Bugün bir kral gibi davranan bir çocuk yarın bir zalim gibi davranır.
Today a child acting like a king, tomorrow a tyrant.
#4980
çubuk
rod
Stefan'ın elinde büyük bir metal çubuk vardı.
Stefan had a big metal rod in his hand.
#4980
çubuk
bar
Ben sadece bir granola çubuk yedim.
I only ate one granola bar.
#4981
çalıntı
stolen
Polis çalıntı arabayı kovaladı.
The police chased the stolen car.
#4982
çağı
age
Eğer bu bilgi çağı ise, biz ne hakkında çok bilgiliyiz?
If this is the information age, what are we so well-informed about?
#4983
ızgara
grill
Bir ızgara çok ısı yayar.
A grill puts out a lot of heat.
#4984
şeyle
thing
Anne babanı böyle saçma bir şeyle rahatsız etme.
Don't bother your parents with such a pointless thing.
#4985
3d
3D
Bunlar sadece herhangi 3-D gözlükleri değil.
These aren't just any 3-D glasses.
#4985
3d
3d
Bunlar sadece herhangi 3-D gözlükleri değil.
These aren't just any 3-D glasses.
#4986
kulesi
tower
Sarayın uzun bir kulesi var.
The palace has a tall tower.
#4987
adaletsiz
unfair
Antlaşmanın adaletsiz olduğunu söyledi.
He said the treaty was unfair.
#4987
adaletsiz
injustice
Adaletsiz durumlarda tarafsızsanız, zalimin tarafını seçmişsinizdir.
If you are neutral in situations of injustice, you have chosen the side of the oppressor.
#4988
canım
dear
Teşekkür ederim canım.
Thank you, my dear.
#4988
canım
my dear
Teşekkür ederim canım.
Thank you, my dear.
#4988
canım
darling
Ben canım sevgilimi ararım.
I call my sweetheart darling.
#4988
canım
sweetheart
Ben canım sevgilimi ararım.
I call my sweetheart darling.
#4988
canım
honey
Canım, saat 11.00'de iş için beni uyandırmayı unutma.
Honey, don't forget to wake me up for work at 11 o'clock.
#4989
cezaya
punishment
Halen birçok ülkede fiziksel cezaya izin verilmektedir.
Corporal punishment is still allowed in many countries.
#4990
davul
drums
Çocuklar davul çalmayı severler.
Children like to beat drums.
#4990
davul
drum
Meg bir davul çalıyor.
Meg is beating a drum.
#4991
enteresan
interesting
Partide çok sayıda enteresan insanla tanıştın mı?
Did you meet many interesting people at the party?
#4992
hakikat
Truth
Hakikat şaraptadır.
Truth is in wine.
#4992
hakikat
truth
Hakikat şaraptadır.
Truth is in wine.
#4993
havasında
in the mood
O havasında değil.
He's not in the mood.
#4994
işlemek
process
Tüm bu verileri işlemek için zamanımız yok.
We don't have time to process all this data.
#4994
işlemek
commit
O açlıktan öldüğü için suç işlemek zorunda kaldı.
He had to commit crime because he was starving.
#4995
kader
Fate
Onu kötü bir kader bekliyordu.
A terrible fate awaited him.
#4995
kader
fate
Onu kötü bir kader bekliyordu.
A terrible fate awaited him.
#4995
kader
destiny
Kader bazen zalimdir.
Destiny is sometimes cruel.
#4996
kaliteyi
quality
Kaliteyi miktara tercih ederim.
I prefer quality to quantity.
#4997
mütevazı
modest
Sendika ücret taleplerinde mütevazı idi.
The union was modest in its wage demands.
#4997
mütevazı
humble
Ben sadece mütevazı bir öğretmenim.
I am just a humble teacher.
#4997
mütevazı
modestly
Daha mütevazı bir şekilde giyinmelisin.
You should dress more modestly.
#4998
protez
prosthesis
Tom protez takıyor.
Tom wears a prosthesis.
#4998
protez
prosthetic
Tom'un bir protez bacağı var.
Tom has a prosthetic leg.
#4999
rüzgâr
wind
Rüzgâr dışarıda gerçekten şiddetli.
The wind is really strong outside.
#5000
salata
Salad
Şişede hiç salata yağı var mı?
Is there any salad oil in the bottle?
#5000
salata
salad
Şişede hiç salata yağı var mı?
Is there any salad oil in the bottle?
Practice All Most Common Words from Your Phone
Take your learning to the next level with our mobile app