Top 401-500 Most Common Turkish Words

Master the most frequently used Turkish words with examples and translations. Perfect for beginners starting their Turkish learning journey.

#401
yurt
dormitory
Yurt kurallarına uymalısın.
You must observe the rules of the dormitory.
#401
yurt
dorm
Tom yurt odasının anahtarını kaybetti.
Tom lost the key to his dorm room.
#401
yurt
abroad
Eski arkadaşım bana yazdı, yurt dışından dönüşü ile ilgili bilgi verdi.
My old friend wrote to me, informing me of his return from abroad.
#402
yatırım
Investment
Yatırım şimdi ona % 6 kazanç sağlıyor.
The investment now yields him 6%.
#402
yatırım
investment
Yatırım şimdi ona % 6 kazanç sağlıyor.
The investment now yields him 6%.
#402
yatırım
invest
Menkul kıymetlere bir milyon yen yatırım yapabilir.
He can invest a million yen in stocks.
#403
günlük
daily
Bana günlük yaşantından bahset.
Tell me about your daily life.
#403
günlük
everyday
TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
TV plays an important part in everyday life.
#403
günlük
journal
Ben bir günlük tutuyorum.
I keep a journal.
#404
dönem
period
Ben bir dönem draması görmek için tiyatroya gittim.
I went to the theater to see a period drama.
#404
dönem
term
Bu dönem notların ortalamanın oldukça altında.
Your marks were well below average this term.
#404
dönem
semester
Bu dönem İspanyolca alıyorum.
I'm taking Spanish this semester.
#404
dönem
era
Etiler, Anadolu'da yaşamış antik dönem medeniyetlerinden biridir.
The Hittites are one of the civilizations of the ancient era that lived in Anatolia.
#405
imza
Signature
Bu mektup imza taşımıyor.
This letter bears no signature.
#405
imza
signature
Bu mektup imza taşımıyor.
This letter bears no signature.
#405
imza
autograph
Bana bir imza vermenizin bir sakıncası olup olmadığını merak ediyorum.
I wonder if you'd mind giving me an autograph.
#405
imza
sign
Bu satırın üstüne imza atınız.
Sign above this line.
#406
olmayan
not
Çocuğa hayran olmayan kimse yoktu.
There was no one that did not admire the boy.
#406
olmayan
without
İyiliği olmayan güzelliğin değeri hiçbir şeydir.
Beauty without goodness is worth nothing.
#407
çalışmalar
studies
Benim çalışmalar tamam olacak.
My studies are going okay.
#407
çalışmalar
Studies
Benim çalışmalar tamam olacak.
My studies are going okay.
#408
dört
four
Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak.
It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges.
#409
anadolu
Anatolian
Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
#409
anadolu
Anatolia
Malazgirt Savaşı, Anadolu tarihinin akışını değiştirdi.
The Battle of Manzikert changed the course of the history of Anatolia.
#410
hak
right
Onu hak ediyorsun.
It serves you right.
#410
hak
deserve
Ödülü hak ediyorsun.
You deserve the prize.
#410
hak
qualify
İndirime hak kazanmak için ne kadar erken rezervasyon yapmalıyım?
How early do I have to make a reservation to qualify for the discount?
#410
hak
deserving
Bu otel rehber kitabın verdiği dört yıldızı hak etmekten uzaktır.
This hotel is far from deserving the four stars the guidebook gives it.
#410
hak
earned
Onu hak ettin.
You've earned it.
#411
partisi
party
Restoranda "Hoş geldin" partisi yapıldı.
A welcome party took place in the restaurant.
#412
aile
family
Derhal aile doktorunla görüşmeye gitmelisin.
You'd better go to see your family doctor at once.
#412
aile
Family
Derhal aile doktorunla görüşmeye gitmelisin.
You'd better go to see your family doctor at once.
#413
kar
snow
Gökyüzünün görüntüsüne bakılırsa kar yağacak.
Judging from the look of the sky, it is going to snow.
#413
kar
profit
O, kar etmek için bunu yaptı.
He has done this for profit.
#414
karşısında
against
Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı.
European currencies weakened against the dollar.
#415
süreci
process
Ona süreci açıkladım.
I explained the process to him.
#416
hastaneye
hospital
Yaralılar ambulanslarla en yakın hastaneye götürüldü.
The ambulances carried the injured to the nearest hospital.
#416
hastaneye
hospitalized
Jim, derhal hastaneye yatırılmalı.
Jim must be hospitalized at once.
#417
önem
importance
Onun söylediklerine çok fazla önem yüklüyorsun.
You attach too much importance to what he says.
#418
beraber
together
Ai ve Mariko yakın arkadaşlar. Her yere beraber giderler.
Ai and Mariko are close friends. They go everywhere together.
#418
beraber
along
köye ulaşıncaya dek beraber yuruduler fakat sonra yolları ayrıldı
They walked along the road together until they reached the village, but then their paths diverged.
#419
rusya
Russia
Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
Russia is facing great financial difficulties.
#419
rusya
RUSSIA
Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
Russia is facing great financial difficulties.
#420
mayıs
may
İsviçre'de İlkbahar mayıs ayında gelir.
In Switzerland, spring comes in May.
#420
mayıs
May
İsviçre'de İlkbahar mayıs ayında gelir.
In Switzerland, spring comes in May.
#421
dolu
full
Gökyüzü yıldızlarla dolu.
The sky is full of stars.
#421
dolu
filled
Hatalarla dolu uyduruk biçimde yazılmış bir raporu karalama.
Don't dash off a sloppily written report filled with mistakes.
#421
dolu
packed
Bu parti tıka basa dolu.
This party's packed.
#422
işlem
transaction
Bu karmaşık bir işlem.
It's a complicated transaction.
#422
işlem
process
Tereyağı yapmak için yeni bir işlem kullanıyoruz.
We are using a new process to make butter.
#422
işlem
operation
Bu işlem basit.
This operation is simple.
#423
olumsuz
negative
Bazı insanlara göre teknolojinin olumsuz etkileri var.
Some people argue that technology has negative effects.
#423
olumsuz
adverse
Herhangi bir olumsuz reaksiyon var mı?
Is there any adverse reaction?
#423
olumsuz
negatively
Tom olumsuz tepki gösterdi.
Tom reacted negatively.
#423
olumsuz
unfavorable
Boston Globe filme olumsuz eleştiri verdi.
The Boston Globe gave the film an unfavorable review.
#424
pek
not much
Bu pek sürpriz sayılmaz, değil mi?
It's not much of a surprise, is it?
#424
pek
much
Bu pek sürpriz sayılmaz, değil mi?
It's not much of a surprise, is it?
#424
pek
hardly
Onun öyle yapacağını pek düşünmüyorum.
I hardly think she'd do that.
#424
pek
very much
Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor.
Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
#424
pek
very
Annem İngilizceyi pek iyi konuşmaz.
My mom doesn't speak English very well.
#425
dünyanın
of the world
Kleopatra'nın burnu daha kısa olsaydı dünyanın bütün yüzü değişmiş olurdu.
If Cleopatra's nose had been shorter, the whole face of the world would have been changed.
#425
dünyanın
world
Paris dünyanın en güzel şehridir.
Paris is the most beautiful city in the world.
#425
dünyanın
earth
Dünyanın düz olduğu düşünülüyordu.
It used to be thought that the earth was flat.
#426
olumlu
positive
Bu raporla ilgili olumlu musunuz?
Are you positive of that report?
#426
olumlu
positively
Lütfen olumlu düşünün.
Please think positively.
#426
olumlu
favorable
Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti.
I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal.
#426
olumlu
affirmative
Olumlu, efendim.
Affirmative, sir.
#427
itfaiye
firefighters
Onlar alevleri söndürmek için itfaiye çağırmak zorunda kaldı.
They had to call the firefighters to put out the flames.
#428
sık
often
Denize yakın yaşıyorum. Bu yüzden sık sık plaja giderim.
I live near the sea, so I often get to go to the beach.
#428
sık
frequent
Öğretmen Tom'un sık sık sınıfta bulunmamasından endişeliydi.
The teacher was worried by Tom's frequent absence from class.
#428
sık
frequently
Tembel adam, görevlerini sık sık ihmal ediyor.
The lazy man frequently neglects his duties.
#429
şubat
February
Bu ılık hava şubat için anormaldir.
This warm weather is abnormal for February.
#430
emniyet
Safety
Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.
We always had to put on a safety belt in case we had an accident.
#430
emniyet
safety
Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.
We always had to put on a safety belt in case we had an accident.
#430
emniyet
police
Onlar emniyet mensubu.
They're police officers.
#430
emniyet
seat
Sürücüler emniyet kemerleri takmalılar.
Drivers should wear seat belts.
#431
savaş
war
Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.
We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.
#431
savaş
battle
Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.
We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.
#431
savaş
fight
Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
That fight seemed like a life-or-death struggle.
#432
maç
match
Eğer yağmur yağsaydı, maç ertelenecekti.
If it were to rain tomorrow, the match would be postponed.
#432
maç
game
Bir maç bile görmedik.
We did not see a single game.
#433
üretim
production
Bu yılki tarımsal üretim beklediğimizden daha iyidir.
The farm production of this year is better than we expected.
#433
üretim
manufacturing
Biz üretim sürecinde değişiklikler planlıyoruz.
We are planning changes to the manufacturing process.
#434
ihtiyaç
Need
Ne kadar yaşlanırsanız, uykuya o kadar az ihtiyaç duyarsınız.
The older you get, the less sleep you need.
#434
ihtiyaç
need
Ne kadar yaşlanırsanız, uykuya o kadar az ihtiyaç duyarsınız.
The older you get, the less sleep you need.
#434
ihtiyaç
require
Önemsiz bir problem, uzun tefekküre ihtiyaç duymaz.
A trivial problem doesn't require long contemplation.
#435
canlı
live
Kazadan kısa bir süre sonra orada canlı bir hayvan buldular.
Soon after the accident they found a live animal there.
#435
canlı
alive
Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.
For some reason I feel more alive at night.
#435
canlı
vibrant
Fransa canlı bir demokrasidir.
France is a vibrant democracy.
#435
canlı
vivid
Olay belleğimde hâlâ canlı duruyor.
The event still remains vivid in my memory.
#436
müdürü
manager
Bu mağazanın müdürü sakal uzatıyor.
The manager of this store is growing a beard.
#436
müdürü
director
Araştırma müdürü, departmana yeni bir ürünü test etmede esaslı bir iş yaptırdı.
The research director had the department do a thorough job in testing the new product.
#436
müdürü
principal
Okul müdürü, öğretmenden sonra içeri geldi.
The principal came in after the teacher.
#437
ön
front
Ön kapıyı kilitli bulduk.
We found the front door locked.
#437
ön
preliminary
Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
#438
ödeme
Payment
Ben, gerçekten ödeme için hazırım.
I am quite ready for payment.
#438
ödeme
payment
Ben, gerçekten ödeme için hazırım.
I am quite ready for payment.
#438
ödeme
pay
Benzin için nerede ödeme yapacağım?
Where do I pay for the gas?
#439
tamamen
completely
Gökyüzü tamamen karanlıktı.
The sky was completely dark.
#439
tamamen
totally
Açıkçası, bu karara tamamen katılmıyorum.
Just for the record, I totally disagree with this decision.
#439
tamamen
entirely
Senin tahminin tamamen yanlış.
Your guess is entirely off the mark.
#439
tamamen
fully
Üzgünüm, bugün tamamen ayrılmış.
I'm sorry, today is fully booked.
#440
kamu
public
Kaza haberi kamu alarmına neden oldu.
The news of the accident caused public alarm.
#440
kamu
Public
Kaza haberi kamu alarmına neden oldu.
The news of the accident caused public alarm.
#441
küresel
global
Bu gazlar küresel ısınmaya neden olabilir.
These gases can lead to global warming.
#441
küresel
spherical
Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
#441
küresel
globally
Küresel olarak, kayıtlı en sıcak on yılın hepsi 1998'den beri oluştu.
Globally, the 10 warmest years on record all occurred since 1998.
#442
isim
Name
O ona yeni bir isim verdi.
He gave it a new name.
#442
isim
name
O ona yeni bir isim verdi.
He gave it a new name.
#442
isim
noun
Bir isim tekil veya çoğul olabilir.
A noun can be singular or plural.
#443
bana
me
Onlara bana bir bilet daha göndermelerini söyledim.
I told them to send me another ticket.
#444
ilgi
interest
Tom plana ilgi gösterdi.
Tom showed interest in the plan.
#444
ilgi
attention
Sadece detaylara yakın ilgi göstermelisin.
You must give close attention to the merest details.
#444
ilgi
interested in
Yabancı dillere ilgi duyuyor musun?
Are you interested in foreign languages?
#445
net
net
Net ağırlık üç kilogram.
The net weight is three kilograms.
#445
net
clear
Tavrını net olarak belirlemelisin.
You should make your attitude clear.
#445
net
clearly
Yavaş yavaş ve net bir şekilde konuşun.
Speak slowly and clearly.
#446
gol
goal
Forvet oyuncusu gol attı.
The forward kicked a goal.
#446
gol
goals
Takımın en iyi forveti geçen sezon yirmi üç gol attı.
The team's best striker scored twenty-three goals last season.
#446
gol
touchdown
Tom gol attı.
Tom scored a touchdown.
#446
gol
scored
O, bir gol attığında, kalabalık bağırdı.
The crowd yelled when he scored a goal.
#447
başında
at
Başında başlayalım.
Let's begin at the beginning.
#447
başında
at the beginning
Başında başlayalım.
Let's begin at the beginning.
#448
ünlü
famous
Müzik konusunda o, en ünlü eleştirmenlerden biridir.
In regards to music, he is one of the most famous critics.
#448
ünlü
celebrity
O, ünlü bir şeydir.
He is something of a celebrity.
#448
ünlü
renowned
Tom ünlü bir aşçıbaşı.
Tom is a renowned chef.
#449
ücret
Fee
Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.
If necessary, I have no objection to paying a special fee.
#449
ücret
fee
Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.
If necessary, I have no objection to paying a special fee.
#449
ücret
wages
Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.
The leaders of the Union agitated for higher wages.
#449
ücret
charge
Teslimat için bir ücret alıyor musunuz?
Do you charge for delivery?
#450
ayrı
separate
Biz ayrı hesaplar istiyoruz.
We'd like separate checks.
#450
ayrı
distinct
İki ayrı parça var.
There are two distinct parts.
#450
ayrı
separately
Üç yıl önce buraya ayrı ayrı taşındık.
We moved here separately three years ago.
#450
ayrı
apart
O, ailesinden ayrı yaşıyor.
He lives apart from his family.
#451
konut
housing
Onlar iyi konut alamadı.
They could not get good housing.
#451
konut
residential
Bu halı konut kullanımı için tasarlanmıştır.
This carpet is designed for residential use.
#452
kritik
critical
Annen kritik durumda.
Your mother is in critical condition.
#452
kritik
critically
Bu bitki kritik tehlike altında.
This plant is critically endangered.
#453
yolu
the way
Bankaya giden yolu bana söyleyebilir misiniz?
Can you tell me the way to the bank?
#453
yolu
way
Bankaya giden yolu bana söyleyebilir misiniz?
Can you tell me the way to the bank?
#453
yolu
path
Bize doğru yolu göster.
Show us the straight path.
#453
yolu
road
Bir sıçan yolu koşarak geçti.
A rat ran across the road.
#454
futbol
soccer
Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
Our soccer team beat all the other teams in the town.
#454
futbol
football
Uluslararası futbol turnuvasında İngiliz takımı Brezilya takımını yendi.
The English team beat the Brazilian team in the international football tournament.
#455
eylül
September
Eylül ayı itibarıyla tam bir yıldır onu tanıyoruz.
By September I will have known her for a whole year.
#456
kasım
November
Benim doğum günüm kasım ayında.
My birthday is in November.
#457
ramazan
Ramadan
Müslüman işçilere Ramazan ayında erken çıkma izni verdiler.
They authorize Muslim workers to leave early in Ramadan.
#458
değer
value
Biz dakikliğe değer veririz.
We value punctuality.
#458
değer
worth
Fikriniz kesinlikle düşünmeye değer.
Your idea is definitely worth thinking about.
#459
karşıya
across
Masayı taşımaya çalıştığımda karşıya çekerken bacaklarından biri kulak tırmalayıcı bir ses yaptı.
When I tried to move the desk, one of its legs made a jarring sound as it scraped across the floor.
#460
gerçek
real
Ben gerçek bir balık değilim, ben sadece basit bir peluşum.
I'm not a real fish, I'm just a mere plushy.
#460
gerçek
actual
Bu gerçek bir olaydır.
That is an actual fact.
#460
gerçek
true
O, gerçek olamayacak kadar çok iyi.
It's too good to be true.
#460
gerçek
truth
Hepiniz gerçek hikayeyi biliyorsunuzdur.
All of you are familiar with the truth of the story.
#461
sabah
morning
Geçmişte lisede, her sabah altıda kalkardım.
Back in high school, I got up at 6 a.m. every morning.
#462
sonucunda
as a result
Kaza sonucunda birçok yolcu öldü.
As a result of the accident, several passengers were killed.
#463
hızla
quickly
Haber hızla yayıldı.
The news quickly spread.
#463
hızla
rapidly
Fareler hızla ürerler.
Rats breed rapidly.
#463
hızla
swiftly
Parmakları klavyenin üzerinde hızla hareket etti.
His fingers ran swiftly over the keys.
#463
hızla
fast
Koko, hızla öğrenmeye devam etti.
Koko continued to learn fast.
#464
bankası
bank
Mary Londra'da bir yemek bankası çalıştırıyor.
Mary runs a food bank in London.
#465
geçtiğimiz
past
Jane geçtiğimiz yılı asla unutmayacak. Nede biz.
Jane will never forget this past year. Neither will we.
#466
spor
Sport
Kayak benim en sevdiğim spor.
Skiing is my favorite sport.
#466
spor
sports
Ben her zaman ilk olarak spor sayfasını okurum.
I always read the sports page first.
#466
spor
fitness
O her gün bir spor salonunda egzersiz yapar.
She exercises every day at a fitness club.
#467
yarın
tomorrow
Yarın geri döndüğümde onları arayacağım.
I'll call them tomorrow when I come back.
#467
yarın
Tomorrow
Yarın geri döndüğümde onları arayacağım.
I'll call them tomorrow when I come back.
#468
yere
on the ground
Kamyon kumu yere döktü.
The truck dumped the sand on the ground.
#468
yere
place
Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.
I can place the palms of my hands on the floor without bending my knees.
#468
yere
ground
Yere bir şeyin düştüğünü duydum.
I heard something fall to the ground.
#468
yere
somewhere
Doktorum bana önerdiğinden beri, hava değişikliği için bir yere gitmeyi düşünüyorum.
I'm thinking of going somewhere for a change of air, since my doctor advises me to.
#468
yere
anywhere
İstediğiniz yere gidebilirsiniz.
You may go anywhere.
#468
yere
down
Kaleminizi yere bırakın.
Put down your pencil.
#468
yere
where
Lütfen yabanmersini kavanozunu Takako'nun göremeyeceği bir yere sakla.
Please hide the blueberry jam where Takako can't see it.
#469
adet
pieces
John sormadan birkaç adet pastayı kendisi aldı.
John helped himself to several pieces of pie without asking.
#469
adet
menstrual
Benim adet sancılarım son zamanlarda korkunç oldu.
My menstrual cramps have been horrible lately.
#470
buna
it
Buna artık dayanamıyorum.
I can't take it any more.
#471
aralık
range
İnsan gözü, görülebilir aralık dediğimiz çok dar bir ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür.
The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range.
#471
aralık
December
Onun hepsi Montgomery'de, Alabama'da 1 Aralık 1955 'te başladı.
It all started in Montgomery, Alabama, on December 1, 1955.
#472
nisan
April
Okul nisan ayında başlar.
School begins in April.
#473
saldırı
attack
Biz bir saldırı için hazırlandık.
We prepared for an attack.
#473
saldırı
assault
Saldırı için hazır değildik.
We were not prepared for the assault.
#474
ceza
punishment
Ölümü bir ceza olarak kullanmaya karşıyım. Onu bir ödül olarak da kullanmaya karşıyım.
I am against using death as a punishment. I am also against using it as a reward.
#474
ceza
penalty
Ceza ölümdür.
The penalty is death.
#474
ceza
criminal
Ceza hukukunda bir otoritedir.
He is an authority on criminal law.
#475
ek
additional
Ek ücret ne kadardı?
How much was the additional charge?
#475
ek
addition
Ek olarak beş dolar ödedim.
I paid five dollars in addition.
#476
sürekli
continuous
Burada sürekli bir ağrım var.
I have a continuous pain here.
#476
sürekli
constantly
İnsanlar kendilerini düşünemedikleri için onu sürekli başkalarını kopyalayan insanlar yaparlar.
People who are constantly copying others do it because they can't think for themselves.
#476
sürekli
continuously
Tüm gün sürekli yağmur yağdı.
It rained continuously all day.
#476
sürekli
constant
Ben sürekli şikâyet etmenden bıktım.
I'm fed up with your constant complaining.
#477
yabancı
foreign
Yabancı dilleri çok ilginç buluyorum.
I find foreign languages very interesting.
#477
yabancı
alien
Dünyalılar yabancı gözetim altına girdi ve büyük bir savaşı engelledi.
Earthlings became under alien surveillance that prevented a major war.
#477
yabancı
stranger
Yabancı konuşamayacak kadar çok şaşırmıştı.
The stranger was too surprised to speak.
#477
yabancı
foreigner
Aksanından belli olduğu gibi, o bir yabancı.
He is a foreigner, as is evident from his accent.
#478
fiyat
Price
Son beş yıldır fiyat artışımız yok.
We haven't had a price increase in the last five years.
#478
fiyat
price
Son beş yıldır fiyat artışımız yok.
We haven't had a price increase in the last five years.
#479
sene
year
Karımı geçen sene kaybettim.
I lost my wife last year.
#480
serbest
free
Lincoln köleleri serbest bıraktı.
Lincoln set the slaves free.
#480
serbest
release
İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
Iran balks at release of American woman.
#480
serbest
freelance
Tom serbest çalışan bir bilgisayar programcısı.
Tom is a freelance computer programmer.
#481
tahmin
forecast
Bu yıl için %4 enflasyon tahmin ediliyor.
Four percent inflation is forecast for this year.
#481
tahmin
guesses
Bana net rakamlar lazım, tahmin ve afaki laflar değil.
I need exact figures, not hand-waving and guesses.
#481
tahmin
prediction
Bir tahmin yap.
Make a prediction.
#481
tahmin
estimate
Kitaplara ne kadar harcadığını tahmin etmeye çalış.
Try to estimate how much you spent on books.
#481
tahmin
predict
Bu gece neyin rüyasını göreceğini tahmin etmenin bir yolu yok.
There's no way to predict what you will dream tonight.
#482
ismi
name
Pasaportta ismi olan kişi kelimelerle tanımlanıldı.
The person whose name was on the passport was described with words.
#483
gösteren
indicating
Bunun bir toplantı odası olduğunu gösteren hiçbir işaret yok.
There is no sign indicating that this is a meeting room.
#484
çözüm
Solution
Bir çözüm buldum. Fakat o kadar hızlı buldum ki doğru çözüm olamaz.
I found a solution, but I found it so fast that it can't be the right solution.
#484
çözüm
solution
Bir çözüm buldum. Fakat o kadar hızlı buldum ki doğru çözüm olamaz.
I found a solution, but I found it so fast that it can't be the right solution.
#484
çözüm
remedy
Hata bulma, bir çözüm bul.
Don't find fault, find a remedy.
#485
yani
Namely
Bay D'Espilly, 1772'de Fransa nüfusunun 22 milyondan fazla olduğunu hesapladı; yani 10,562,631 erkek ve 11,451,726 kadın; sonuç olarak kadınların erkeklere oranı yaklaşık 14'e 13'tü.
Monsieur D'Espilly, in the year 1772, calculated the population of France at upwards of 22 millions; namely, 10,562,631 males, and 11,451,726 females; consequently the proportion of females to males was about 14 to 13.
#485
yani
so
Ben bir Truva atıyım, yani Mac bilgisayarınıza bulaştım.
I am a Trojan horse, so I have infected your Mac computer.
#485
yani
ie
Bu kitap iyi satılıyor, yani pek çok insana satılıyor.
This book sells very well, ie it is sold to many people.
#485
yani
namely
Bay D'Espilly, 1772'de Fransa nüfusunun 22 milyondan fazla olduğunu hesapladı; yani 10,562,631 erkek ve 11,451,726 kadın; sonuç olarak kadınların erkeklere oranı yaklaşık 14'e 13'tü.
Monsieur D'Espilly, in the year 1772, calculated the population of France at upwards of 22 millions; namely, 10,562,631 males, and 11,451,726 females; consequently the proportion of females to males was about 14 to 13.
#485
yani
mean
Hoş geldiniz mahkumlar... Yani, misafirler.
Welcome, prisoners... I mean, guests.
#486
rüya
Dream
Rüya gibi geliyor.
It sounds like a dream.
#486
rüya
dream
Rüya gibi geliyor.
It sounds like a dream.
#486
rüya
dreamt about
Vahşi Jaguarlar hakkında rüya gördü.
She dreamt about wild jaguars.
#487
lideri
leader
Partinin lideri ünlü bir bilim adamıdır.
The leader of the party is a famous scientist.
#488
i̇ran
IRAN
İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
Iran balks at release of American woman.
#489
izin
permission
İnsanların özel mektuplarını izin olmadan okumamalısın.
You shouldn't read people's private letters without permission.
#489
izin
allow
Onu yapmana izin veremem.
I can't allow you to do that.
#489
izin
let
Öğretmenler bazen öğrencilerinin stres atmasına izin vermeliler.
Teachers should occasionally let their students blow off some steam.
#489
izin
permit
Şimdi gitmemize izin verir misin?
Will you permit us to leave now?
#490
olsa
though
O diyette olsa da çikolatalı kek onu cezbetti.
The chocolate cake tempted her even though she was dieting.
#491
fiyatı
price
Altının fiyatı günden güne değişiyor.
The price of gold varies from day to day.
#492
desteği
support
Biz onlara moral desteği vereceğiz.
We will give them moral support.
#493
orman
Forest
Bu alanda bir orman yangını patlak verdi.
A forest fire broke out in this area.
#493
orman
forest
Bu alanda bir orman yangını patlak verdi.
A forest fire broke out in this area.
#493
orman
jungle
Tom orman boyunca tek başına yolunu açtı.
Tom hacked his way through the jungle alone.
#493
orman
woods
Bu orman perili.
These woods are haunted.
#494
tehdit
Threat
Bir tehdit altında verilen bir söz değersizdir.
A promise given under a threat is worthless.
#494
tehdit
threat
Bir tehdit altında verilen bir söz değersizdir.
A promise given under a threat is worthless.
#494
tehdit
threatening
Bu yağmur tehdit ediyor.
It is threatening to rain.
#494
tehdit
menace
Tom bir tehdit.
Tom is a menace.
#495
güvenli
safe
Güvenli bir mekândasın.
You are in a safe place.
#495
güvenli
secure
O çocuk annesinin kollarında güvenli hissetti.
That child felt secure in his mother's arms.
#495
güvenli
securely
Tom ipi güvenli bir biçimde düğümledi.
Tom knotted the rope securely.
#496
ilçe
district
Bu ilçe yaşamak için güvenli bir yer değil artık.
That district is no longer a safe place to live in.
#496
ilçe
County
Onun ebeveynleri ana ilçe merkezinde yaşıyor.
His parents live in the main county town.
#496
ilçe
town
Onun ebeveynleri ana ilçe merkezinde yaşıyor.
His parents live in the main county town.
#497
başvuru
Application
Bir başvuru formu yazdım.
I wrote off for an application form.
#497
başvuru
reference
Bir sözlük mükemmel bir başvuru kitabıdır.
A dictionary is an excellent reference book.
#497
başvuru
application
Bir başvuru formu yazdım.
I wrote off for an application form.
#498
isimli
named
Henry isimli birisi sizi görmek istedi.
Someone named Henry wanted to see you.
#499
onu
him
Onu vuracağım.
I'm gonna shoot him.
#499
onu
her
Kes şunu! Onu rahatsız ediyorsun.
Stop it! You're making her feel uncomfortable!
#500
lazım
We need
Canım, süpermarkete gitmemiz lazım. Sütümüz bitmiş.
Sweetheart, we need to go to the supermarket. We ran out of milk.
#500
lazım
need
Bende beş nüsha var ama bana bunun iki katı lazım.
I have five copies, but I need twice as many.
#500
lazım
gotta
Aynasızları atlatmamız lazım, gazla hadi!
We gotta lose the heat, step on it!
#500
lazım
should
Senin gitmen lazım.
You should get going.
Practice All Most Common Words from Your Phone
Download from the AppStore Download from GooglePlay

Take your learning to the next level with our mobile app

3000 Most Common Words
100k+ Example Sentences
Handsfree Autoplaying Flashcards
Schedulable Notifications
Progressively Translated Books
Anagram, Hangman, Lingo
Conjugation Pairs
12 Practice Types
100+ Versatile Topics
Add Your Own Words & Tags
Backup & Sync Progress
No Ads or Data Sharing
Available on all Platforms
Natural Pronunciation
Completely Offline
Custom Spaced Repetition
Direct Dictionary Search