Top 3701-3800 Most Common Turkish Words

Discover the core Turkish words that appear most frequently in daily conversation. Includes examples to help you use them correctly.

#3701
telefonunu
phone
Cep telefonunu kapatmalısın.
You should turn off the mobile phone.
#3701
telefonunu
your phone
Polisi aramak için telefonunu kullanmalıyım.
I need to use your phone to call the police.
#3702
yolla
send
Çocukları yatağa yolla.
Send the kids to bed.
#3702
yolla
way
Onu bu yolla yaparsan hata yapmamış olacaksın.
If you do it that way you won't be mistaken.
#3703
ısrar
insist
Her zaman haklı olduğun konusunda ısrar ediyorsun.
You always insist that you are in the right.
#3703
ısrar
persist
Hata yapmak insana mahsustur ama hatada ısrar etmek şeytanidir.
To err is human, but to persist in error is diabolical.
#3704
afganistan
Afghanistan
Afganistan savaşta.
Afghanistan is at war.
#3704
afganistan
afghanistan
Afganistan savaşta.
Afghanistan is at war.
#3705
boğa
Bull
Grup, yaklaşmakta olan parti hakkında konuşmak için bir boğa oturumu planlıyordu.
The group was planning a bull session to talk about the upcoming party.
#3705
boğa
bull
Grup, yaklaşmakta olan parti hakkında konuşmak için bir boğa oturumu planlıyordu.
The group was planning a bull session to talk about the upcoming party.
#3705
boğa
Taurus
Boğa burcuyum.
I'm a Taurus.
#3706
hatip
orator
Bir hatip yapılır, ancak bir şair doğar.
An orator is made, but a poet is born.
#3707
alkış
applause
Soprano performansı için şiddetli alkış aldı.
The soprano received thunderous applause for her performance.
#3707
alkış
clap
Alkış.
Clap.
#3708
atölye
Workshop
Garajı bir atölye olarak kullanmak için uyarladım.
I adapted the garage for use as a workshop.
#3708
atölye
workshop
Garajı bir atölye olarak kullanmak için uyarladım.
I adapted the garage for use as a workshop.
#3709
dediğim
said
Dediğim gibi, bir sorunumuz var.
Like I said, we have a problem.
#3710
ilacı
medicine
Hastalanırsan bu ilacı al.
Take this medicine in case you get sick.
#3710
ilacı
drug
Bu ilacı içmeyi reddetmelisin.
You must refuse to drink this drug.
#3710
ilacı
cure
Ölümün ilacı yok.
There's no cure for death.
#3711
iyileştirmek
improve
Tom hastaların yaşam kalitesini iyileştirmek için gücü dahilinde her şeyi yapıyor.
Tom is doing everything within his power to improve the patients' quality of life.
#3711
iyileştirmek
ameliorate
Durumu iyileştirmek için on yıllardır devam eden uluslararası çabalara rağmen, savaş, hastalık ve kıtlık yoksulluk çeken ülkeyi yok etmeye devam ediyor.
War, disease, and famine continue to ravage the poverty-stricken country, despite the decades-long international effort to ameliorate the situation.
#3712
mühendis
engineer
Mühendis telefon direğine tırmandı.
The engineer climbed the telephone pole.
#3713
peyniri
cheese
Tom peyniri sevmez.
Tom doesn't like cheese.
#3714
sinyal
signal
Bir sinyal olarak elimi kaldıracağım.
I'll raise my hand as a signal.
#3715
uygulamak
implement
Bu uygulamak için bir plan.
It's a plan to implement.
#3715
uygulamak
apply
Bebeğiniz pişiklere eğilimli ise, bebeğinizin altını temizledikten sonra bebek bezi kremi, toz veya vazelin uygulamak isteyebilirsiniz.
If your baby is prone to rashes, you may want to apply diaper cream, powder, or petroleum jelly after cleaning your baby's bottom.
#3715
uygulamak
enforce
Yasaları uygulamak çok zordu.
The laws were very difficult to enforce.
#3716
yanlışlıkla
by mistake
Yanlışlıkla senin şemsiyeni aldım.
I took your umbrella by mistake.
#3716
yanlışlıkla
accidentally
Hayır, yanlışlıkla parmağımı kestim! Ne yapmalıyım?
Oh no, I accidentally sawed off my finger! What should I do?
#3716
yanlışlıkla
inadvertently
Yanlışlıkla kahve bardağının içine tuz koydu.
He inadvertently put salt into his cup of coffee.
#3716
yanlışlıkla
mistakenly
Sanırım o email'i yanlışlıkla Tom'a gönderdim.
I think I mistakenly sent that email to Tom.
#3717
yükselme
rise
Yükselme hızı irtifadaki süreyle ters orantılı olabilir.
Rapidity of rise may be inversely proportional to duration at altitude.
#3718
üstel
exponential
Üstel fonksiyonun yatay asimptotu vardır.
The exponential function has a horizontal asymptote.
#3719
albay
Colonel
İki yıl önce albay rütbesine yükseltildi.
He was raised to the rank of colonel two years ago.
#3720
portakal
Orange
"Evet, portakal suyu lütfen," diyor Mark.
"Yes, orange juice please," says Mike.
#3720
portakal
orange
"Evet, portakal suyu lütfen," diyor Mark.
"Yes, orange juice please," says Mike.
#3721
tayvan
Taiwan
Biz Tayvan yoluyla gittik.
We went by way of Taiwan.
#3721
tayvan
Taiwanese
Tayvan yemeği, Hint yemeğinden daha hafiftir.
Taiwanese food is milder than Indian food.
#3722
acele
rush
Evlenmek için acele etmeyin.
Don't rush into marriage.
#3722
acele
hurry
Acele etsen iyi olur.
You'd better hurry up.
#3722
acele
haste
Acele işe şeytan karışır.
Haste makes waste.
#3723
alet
tool
Penseyi alet kutusuna koy.
Put the pliers in the tool box.
#3723
alet
instrument
Bu alet ayarlanmalı.
This instrument needs to be calibrated.
#3724
bahane
excuse
O sadece bir bahane.
That's just an excuse.
#3725
doğası
nature
Zaman değişebilir ama insan doğası aynı kalır.
Times may change, but human nature stays the same.
#3726
hatırlatmak
Remind
2.30'da randevun olduğunu sana hatırlatmak istiyorum.
I want to remind you that you have a 2:30 appointment.
#3727
intikam
revenge
Onlar intikam için komşularının evini ateşe verdi.
They set fire to their neighbour's house in revenge.
#3727
intikam
vengeance
O intikam istiyor.
She wants vengeance.
#3727
intikam
retribution
Sami intikam planlamaya başladı.
Sami started planning retribution.
#3728
istekli
willing
Akıllı bir okuyucu, anonim kaynaklar dahil, okudukları her şeyi tartmak için istekli olmalıdır.
An astute reader should be willing to weigh everything they read, including anonymous sources.
#3728
istekli
eager
Personellerimiz size yardım etmekte istekli.
Our staff is eager to help you.
#3728
istekli
keen
Onlarla gitmeye çok istekli misin?
Are you very keen about going with them?
#3729
pes
pes
Tom'la bütün gün PES oynadık.
Tom and I played PES all day.
#3729
pes
PES
Tom'la bütün gün PES oynadık.
Tom and I played PES all day.
#3729
pes
quit
Dan asla pes etmez.
Dan will never quit.
#3730
tura
heads
Tura mı yoksa yazı mı?
Heads or tails?
#3731
yanıltıcı
misleading
O yanıltıcı.
It's misleading.
#3731
yanıltıcı
deceptive
Görünümler yanıltıcı olabilir.
Appearances can be deceptive.
#3732
önlemeye
to prevent
Orman yangınların önlemeye çalışıyoruz.
We're trying to prevent forest fires.
#3733
i̇zlanda
Iceland
İzlanda Danimarka'ya aitti.
Iceland used to belong to Denmark.
#3734
şeffaflık
transparency
Tam şeffaflık istiyoruz.
We want complete transparency.
#3735
durak
stops
Başka durak yoktu.
There weren't any more stops.
#3736
aksiyon
action
Çok fazla aksiyon içermeyen filmlerde hep sıkılırım.
I'm always bored with films that have little action.
#3736
aksiyon
Action
Çok fazla aksiyon içermeyen filmlerde hep sıkılırım.
I'm always bored with films that have little action.
#3737
gözlem
Observation
O güçlü bir gözlem duygusuna sahiptir.
He has an acute sense of observation.
#3737
gözlem
observation
O güçlü bir gözlem duygusuna sahiptir.
He has an acute sense of observation.
#3738
hafifletmek
alleviate
Sami ağrıyı hafifletmek için ilaç aldı.
Sami took medication to alleviate pain.
#3739
iltica
asylum
Hepimiz iltica başvurusu yapmayı planlıyoruz.
All of us plan to apply for asylum.
#3739
iltica
defected
1950'lerde Sovyetler Birliğine iltica etti.
He defected to the Soviet Union in the 1950's.
#3740
kanıt
Evidence
Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.
The evidence corresponds to his previous statement.
#3740
kanıt
evidence
Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.
The evidence corresponds to his previous statement.
#3740
kanıt
proof
Kanıt önemsiz.
The proof is trivial.
#3741
reddeden
refused
Onlar yasaklanmış domuzu kurban etti, ve onu yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.
They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat.
#3742
tansiyonu
blood pressure
Tom'un düşük tansiyonu var.
Tom has low blood pressure.
#3743
tereyağı
butter
Biz sütten peynir ve tereyağı yaparız.
We make milk into cheese and butter.
#3743
tereyağı
Butter
Biz sütten peynir ve tereyağı yaparız.
We make milk into cheese and butter.
#3744
uçan
Flying
Havada uçan bir kuş sürüsü gördüm.
I saw a flock of birds flying aloft.
#3744
uçan
flying
Havada uçan bir kuş sürüsü gördüm.
I saw a flock of birds flying aloft.
#3744
uçan
flying saucer
Biz bir uçan daire gördük.
We saw a flying saucer.
#3745
yasası
law
Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
#3745
yasası
act
Çalışma ortamı yasası ne diyor?
What does the work environment act say?
#3746
yazma
Writing
Haber hikayeleri yazma onun işidir.
Writing news stories is his job.
#3746
yazma
write
İyi İngilizce yazma, çok fazla pratik gerektirir.
To write good English requires a lot of practice.
#3747
los
Los
Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ikinci en büyük şehirdir.
Los Angeles is the second largest city in the United States.
#3747
los
los
Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ikinci en büyük şehirdir.
Los Angeles is the second largest city in the United States.
#3748
nehri
river
Maruyama nehri Kinosaki'nin içinden akar.
The Maruyama river flows through Kinosaki.
#3749
prens
Prince
Prens bir kurbağaya dönüştü.
The prince was changed into a frog.
#3749
prens
prince
Prens bir kurbağaya dönüştü.
The prince was changed into a frog.
#3750
yengeç
crab
Benim için yengeç muhteşem bir lezzettir.
I regard crab as a great delicacy.
#3751
alerjik
allergic
Tom'un ilaca alerjik bir reaksiyonu vardı.
Tom had an allergic reaction to the medication.
#3752
hayvanın
animal
Hapishanedeki yaşam bir hayvanın yaşamından daha kötüdür.
Life in prison is worse than the life of an animal.
#3752
hayvanın
beast
Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.
Savages fear the appearance of a fierce wild beast.
#3753
kesmek
cut
Ekmeği kesmek için kullandığımız bıçak keskindi.
The knife we used to cut the bread with was sharp.
#3754
mobilya
furniture
Mobilya tozluydu.
The furniture was dusty.
#3754
mobilya
Furniture
Mobilya tozluydu.
The furniture was dusty.
#3755
saygın
respected
Tom iş dünyasında tanıdığım en saygın insanlardan biridir.
Tom is one of the most respected men in the business world.
#3755
saygın
reputable
Orası saygın bir mağazadır.
That is a reputable store.
#3755
saygın
respectable
Ben saygın bir iş adamıyım.
I'm a respectable businessman.
#3756
simit
Bagel
Kahvaltı için simit ve peynirim var.
I have bagel and cheese for breakfast.
#3757
sünnet
circumcision
Sünnet partisi ne zaman düzenlenecek.
When will the circumcision party be held?
#3757
sünnet
circumcised
Sekiz yaşına ulaştığında, çocuk sünnet edilecek.
The child will be circumcised when he reaches the age of eight.
#3758
yıkama
washing
Yıkama benim işim.
Washing is my work.
#3758
yıkama
washer
Bir ENERGY STAR giysi yıkama, 20 yıl önce kullanılan bir standart yıkamadan yaklaşık yüzde 70 daha az enerji ve yüzde 75 daha az su kullanır.
An ENERGY STAR clothes washer uses about 70 percent less energy and 75 percent less water than a standard washer used 20 years ago.
#3759
danimarka
DENMARK
Danimarka'ya Danimarka dilinde "Danmark" denir.
Denmark is called "Danmark" in Danish.
#3759
danimarka
Denmark
Danimarka'ya Danimarka dilinde "Danmark" denir.
Denmark is called "Danmark" in Danish.
#3759
danimarka
Danish
Köpeğim Danimarka pasaportuna sahip.
My dog has got a Danish passport.
#3760
günaydın
good morning
Herkese günaydın.
Good morning, everybody.
#3760
günaydın
Good morning
Herkese günaydın.
Good morning, everybody.
#3761
vadisi
valley
Benim memleketim Silikon Vadisi değil.
Silicon Valley is not my hometown.
#3762
world
world
Ben World of Warcraft oynamayı severim.
I love playing World of Warcraft.
#3763
bertaraf
eliminated
Tom henüz bir şüpheli olarak bertaraf edilmedi.
Tom hasn't yet been eliminated as a suspect.
#3764
fren
brake
Birden fren yapma.
Don't brake suddenly.
#3765
maliyetli
costly
Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.
Salt was a rare and costly commodity in ancient times.
#3765
maliyetli
cost
Bu ayakkabılar çok maliyetli.
These shoes cost too much.
#3766
uyandıran
woke
Beni uyandıran kişi Tom'dur.
Tom is the one who woke me up.
#3767
menteşe
Hinge
Menteşe kırılmış.
The hinge is broken.
#3767
menteşe
hinge
Menteşe kırılmış.
The hinge is broken.
#3768
dükkan
Shop
Dükkan ne zaman kapanır?
When does the shop close?
#3768
dükkan
shop
Dükkan ne zaman kapanır?
When does the shop close?
#3768
dükkan
store
Dükkan bugün açık değil.
The store is not open today.
#3769
işletmeye
business
Babam Fukuoka'da küçük bir işletmeye sahip.
My father owns a small business in Fukuoka.
#3770
kendiliğinden
spontaneously
Tom'un gübre yığını o kadar çok ısındı ki o kendiliğinden yaktı.
Tom's compost heap got so hot that it spontaneously combusted.
#3770
kendiliğinden
spontaneous
Samanda kendiliğinden yangın başladı.
A spontaneous fire started in the hay.
#3771
kuruma
institution
Barışı korumak için resmi bir kuruma ihtiyacımız yok.
We don't need a formal institution for preserving peace.
#3772
öfke
Anger
Kaş çatma öfke ya da hoşnutsuzluk ifade edebilir.
A frown may express anger or displeasure.
#3772
öfke
anger
Kaş çatma öfke ya da hoşnutsuzluk ifade edebilir.
A frown may express anger or displeasure.
#3772
öfke
rage
O, öfke yüzünden titriyordu.
He was trembling with rage.
#3772
öfke
outrage
Bu büyük bir öfke.
That's an outrage.
#3773
şifre
password
Şifre "Muiriel".
The password is "Muiriel".
#3773
şifre
code
Frank gizli bir şifre vasıtasıyla bir mesaj bıraktı.
Frank left a message by means of a secret code.
#3773
şifre
cipher
Tom bir şifre içinde gizli notlar yazıyordu.
Tom was writing cryptic notes in a cipher.
#3774
görgü
etiquette
Her şey için görgü kuralı vardır, hatta bir seks partisinin bile.
There's proper etiquette for everything, even an orgy.
#3774
görgü
manners
Yurt dışında eğitim görerek, öğrenciler diğer görgü ve gelenekler ile temas kurabilirler.
By studying overseas, students can come into contact with other manners and customs.
#3775
algınlığı
common cold
Grip ve soğuk algınlığı çok bulaşıcı.
The flu and the common cold are very contagious.
#3776
ayrılma
leave
Ayrılma zamanıydı.
It was time to leave.
#3776
ayrılma
split up
Alberto ve İsabella ayrılma kararı aldılar.
Alberto and Isabella decided to split up.
#3777
beyaza
white
Lütfen kapıyı beyaza boya.
Please paint the door white.
#3778
bitirmek
finish
İşi hazirandan önce bitirmek istiyorsan çok daha iyi çalışmak zorunda kalacaksın.
If you are to finish the work before June, you will have to work much better.
#3778
bitirmek
end
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
The referee blew his whistle to end the match.
#3779
evlat
son
O, şimdiye kadar sahip olduğumuz tek erkek evlat.
He is the only son that we have ever had.
#3779
evlat
boy
Buraya gel evlat.
Come here boy.
#3780
kabuğu
bark
Huş ağacının beyaz bir kabuğu var.
The birch has white bark.
#3780
kabuğu
shell
Bir salyangozun kabuğu şeklen spiraldir.
A snail's shell is spiral in form.
#3780
kabuğu
peel
Tom bir muz kabuğu üstünde kaydı.
Tom slipped on a banana peel.
#3781
metamfetamin
methamphetamine
Tom metamfetamin bağımlısıdır.
Tom is a methamphetamine addict.
#3781
metamfetamin
meth
O bir metamfetamin bağımlısı.
He's a meth addict.
#3782
sınıfta
in the classroom
Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
There were few students left in the classroom.
#3782
sınıfta
grade
O onuncu sınıfta.
He is in the tenth grade.
#3782
sınıfta
class
Öğretmen öğrencilerinden birini sınıfta gürültü yapmakla suçladı.
The teacher accused one of his students of being noisy in class.
#3783
uzlaşma
Reconciliation
Dinler arasındaki uzlaşma dünya barışının temelidir.
Reconciliation among religions is the foundation of world peace.
#3783
uzlaşma
compromise
Sonunda bir uzlaşma noktası bulduk.
Finally, we found a point of compromise.
#3783
uzlaşma
reconciliation
Dinler arasındaki uzlaşma dünya barışının temelidir.
Reconciliation among religions is the foundation of world peace.
#3784
yas
mourning
Adam üzücü haberi aldıktan sonra yas tutuyor.
The man is mourning after receiving sad news.
#3785
yuva
nest
İki tane kuş, inşaat izni olmadan bir yuva inşa etti.
The two birds built a nest without a building permit.
#3786
yay
bow
Koyomi bir yay ve oklar satın aldı.
Koyomi bought a bow and arrows.
#3786
yay
Sagittarius
Galaksinin Yay ve Perse takım yıldızı bölümleri binlerce yıl keşfedilmemiş olarak kaldı.
The Sagittarius and Perseus Arms of the galaxy remained unexplored for thousands of years.
#3787
aklına
mind
Başka bir şey düşündüğü zaman bile, ölüm fikri onun aklına geldi.
Even when she thought about something else, ideas of death returned to her mind.
#3788
aktör
actor
Sonunda James Bond bir aktör olarak onu yaptı.
At last, James Bond made it as an actor.
#3788
aktör
an actor
Sonunda James Bond bir aktör olarak onu yaptı.
At last, James Bond made it as an actor.
#3789
armağan
Gift
Bu armağan bizden.
This gift is from us.
#3789
armağan
gift
Bu armağan bizden.
This gift is from us.
#3790
dokunulmazlık
immunity
Parlamenter dokunulmazlık tartışmalı bir konudur.
Parliamentary immunity is a controversial issue.
#3791
duası
prayer
Onların bir duası yoktu.
They didn't have a prayer.
#3792
entübe
intubated
Geçirdiğiniz bir astım krizinden dolayı hiç entübe edildiniz mi?
Have you ever been intubated because of an asthma attack?
#3793
formül
formula
Ben bir formül bulmuyorum.
I don't find a formula.
#3794
haksızlık
injustice
Bir haksızlık giderildi.
An injustice has been corrected.
#3794
haksızlık
unfair
Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
It would be unfair if we treated him so badly.
#3795
iadesi
refund
Para iadesi istiyorum.
I'd like to get a refund.
#3796
içecekler
beverages
Ne tür alkollü içecekler içiyorsunuz?
What kind of alcoholic beverages do you drink?
#3796
içecekler
drinks
O bize bazı içecekler aldı.
He bought us some drinks.
#3797
tozu
powder
Bu keki yapmak için kabartma tozu ve tuzsuz tereyağına ihtiyacın var.
In order to make this cake you need baking powder and unsalted butter.
#3797
tozu
dust
Zemindeki tozu bir elektrik süpürgesi ile emdi.
I sucked up the dust on the floor with a vacuum cleaner.
#3797
tozu
soda
Onu temiz kokulu tutmak için buzdolabında bir kutu kabartma tozu tut.
Keep a box of baking soda in the fridge to keep it smelling clean.
#3798
vurgulamak
emphasize
Ben özellikle bu konuyu vurgulamak istiyorum.
I want to emphasize this point in particular.
#3799
yaşıyorum
live
Denize yakın yaşıyorum. Bu yüzden sık sık plaja giderim.
I live near the sea, so I often get to go to the beach.
#3799
yaşıyorum
I'm alive
Ben Tokyo'da yaşıyorum.
I'm alive in Tokyo.
#3800
çevreci
environmentalist
Tom bir çevreci.
Tom is an environmentalist.
Practice All Most Common Words from Your Phone
Download from the AppStore Download from GooglePlay

Take your learning to the next level with our mobile app

3000 Most Common Words
100k+ Example Sentences
Handsfree Autoplaying Flashcards
Schedulable Notifications
Progressively Translated Books
Anagram, Hangman, Lingo
Conjugation Pairs
12 Practice Types
100+ Versatile Topics
Add Your Own Words & Tags
Backup & Sync Progress
No Ads or Data Sharing
Available on all Platforms
Natural Pronunciation
Completely Offline
Custom Spaced Repetition
Direct Dictionary Search