Top 2001-2100 Most Common Turkish Words

Build your Turkish vocabulary with these fundamental words. Each word comes with practical examples to help you understand usage in context.

#2001
törenle
ceremony
Prens John eksiksiz bir törenle toprağa verildi.
Prince John was buried with full ceremony.
#2001
törenle
Ceremony
Prens John eksiksiz bir törenle toprağa verildi.
Prince John was buried with full ceremony.
#2002
dağ
Mountain
Dağ evine doğru gittik.
We headed for the mountain cottage.
#2002
dağ
mountain
Dağ evine doğru gittik.
We headed for the mountain cottage.
#2003
bal
honey
Arılar bal yapar.
Bees make honey.
#2004
entegre
integrated
O okulun entegre edilmiş ortaokul ve lise olduğunu unutma.
Bear in mind that that school is an integrated junior high and high school.
#2005
kaleme
pen
Bir kaleme ihtiyacınız varsa, size bir tane ödünç veririm.
If you need a pen, I'll lend you one.
#2005
kaleme
pencil
Bir kaleme ihtiyacım var. Sizinkilerden birini kullanabilir miyim?
I need a pencil. Can I use one of yours?
#2006
sakin
calm
O, tehlike karşısında sakin kalır.
He remains calm in the face of danger.
#2006
sakin
calm down
Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
I closed my eyes to calm down.
#2006
sakin
quiet
Kanazawa sakin bir şehirdir.
Kanazawa is a quiet city.
#2006
sakin
tranquil
Ülkedeki yaşam her zaman sakin değildir.
Life in the country is not always tranquil.
#2007
zihinsel
mental
Tom'un zihinsel problemleri var.
Tom has mental problems.
#2007
zihinsel
mentally
O, zihinsel engelli.
He is mentally handicapped.
#2008
dikkatini
pay attention
Bana dikkatini vermen için ne yapabilirim?
What can I do to make you pay attention to me?
#2008
dikkatini
attention
Tüm dikkatini yaptığın işe ver.
Give your whole attention to what you are doing.
#2009
emanet
entrusted
Aile bütçesini karıma emanet ettim.
I entrusted my wife with the family finances.
#2009
emanet
safety
Benim emanet anahtarını bulamıyorum.
I can't find my safety deposit key.
#2010
kökenli
origin
Rusça'da yabancı kökenli isimler genellikle bütünleşmeye dayanamaz.
In Russian, nouns of foreign origin generally don't succumb to integration.
#2010
kökenli
originated
Yöneticilerin Papua Yeni Gine'de resmi dil olarak İngilizce kökenli bir kreol olan Tok Pisin'i seçmesi gibi, yöneticiler de Filipinler'de resmi dil olarak Chabacano, yani Filipin Kreyolu İspanyolcasını seçmiş olsaydı ne olurdu, merak ediyorum. Bugün Filipinliler, geçmiş İspanyol Dönemi'nin nostaljik ve şiirselliğini yaşıyor. 1898 İspanyol-Amerikan Savaşı'ndan sonra Porto Riko İspanyolcayı elinde tuttu, ancak Filipinler'i koruyamadı. Efervesan pembe bir içecek gibi, İngilizce artık Filipinler'deki ana yazı dilidir. Bununla birlikte, takımadalardaki fiili işitsel-sözlü ortak dil, iki resmi dil olan Filipince (esasen Tagalogca) ve İngilizce arasında kod değiştirmenin dili olan Taglish'tir. Chabacano (Chavacano), İspanyolcayı yerel unsurlarla birleştirir. Chabacano'da İspanyolca, Tagalogca ve İngilizce'de mevcut olan hiçbir sözlü çekim yoktur, bu da bu dilleri karmaşık hale getirir. Filipinler'deki yerel dillerin içine gömülü çok sayıda İspanyolca kökenli kelime bulunur. Yerli diller, binlerce yıl önce Tayvan'da ortaya çıktığı söylenen Avustronezya ailesindendir. Filipinler'de yaklaşık 200 dil bulunmaktadır. Bunların çoğu Avustronezya ailesindendir; İspanyol sömürgeciliğinin bir sonucu olan Chabacano ise orada çeşitli yerlerde mantar gibi filizlenmiştir.
I wonder what would have been, if administrators had chosen Chabacano, Philippine Creole Spanish, as an official language in the Philippines, much as administrators had chosen Tok Pisin, an English-based creole, as an official language in Papua New Guinea. Today, Filipinos wax nostalgic and poetic of the bygone Hispanic Era. After the Spanish-American War of 1898, Puerto Rico retained Spanish, but not the Philippines. Like an effervescent pink drink, English is now the main written language in the Philippines. However, the de facto aural-oral lingua franca in the archipelago is Taglish, the patois of code-switching between the two official languages, Filipino (Tagalog essentially) and English. Chabacano (Chavacano) combines Spanish with native elements. There is in Chabacano no verbal conjugation that does exist in Spanish, Tagalog, and English, which complicates these languages. Native languages in the Philippines have oodles of Spanish-derived words embedded in them. Native languages are of the Austronesian family, said to have originated thousands of years ago in Taiwan. About 200 languages exist in the Philippines. Most of them are of the Austronesian family, whilst Chabacano, an outgrowth of Hispanic colonization, sprouted like mushrooms in various places there.
#2011
ye
eat
Hoşlandığın herhangi birini ye.
Eat whichever one you like.
#2012
ajansı
agency
Bir reklam ajansı için çalışıyor.
He works for an advertising agency.
#2013
değilim
I am not
Ben senden daha heyecanlı değilim.
I am not excited any more than you are.
#2013
değilim
ain't
Onun söyleyebileceği şey hakkında endişeli değilim.
I ain't worried about what he might say.
#2013
değilim
I'm
Hayır, ben değilim; sensin!
No I'm not; you are!
#2013
değilim
not
Hayır, ben değilim; sensin!
No I'm not; you are!
#2014
peşe
one after the other
Peş peşe ölüyoruz.
We are dying one after the other.
#2015
zirve
Summit
Zirve toplantısı dünya barışına katkı yaptı.
The summit conference made a contribution to the peace of the world.
#2015
zirve
summit
Zirve toplantısı dünya barışına katkı yaptı.
The summit conference made a contribution to the peace of the world.
#2015
zirve
peak
Zirve bulutların üstüne kadar yükseliyor.
The peak rises above the clouds.
#2016
arazi
Land
Uzakta arazi gördüm.
I saw land in the distance.
#2016
arazi
land
Uzakta arazi gördüm.
I saw land in the distance.
#2016
arazi
terrain
Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
#2017
bağlantı
Connection
Onlar arasında bağlantı yok.
There is no connection between them.
#2017
bağlantı
connection
Onlar arasında bağlantı yok.
There is no connection between them.
#2017
bağlantı
link
Sigara içmekle akciğer kanseri arasında bir bağlantı var mı?
Is there a link between smoking and lung cancer?
#2018
istismar
abuse
İnsanlar hayvanları istismar etmemeli.
People shouldn't abuse animals.
#2018
istismar
exploit
Patronlar bazen işçilerini istismar ederler.
Employers sometimes exploit their workers.
#2018
istismar
abused
O ayrıcalığı istismar etti.
He abused the privilege.
#2019
stres
stress
Kapalı bir yumruk stres gösterebilir.
A closed fist can indicate stress.
#2019
stres
Stress
Kapalı bir yumruk stres gösterebilir.
A closed fist can indicate stress.
#2020
sözlü
oral
Bizim sözlü sınavımız vardı.
We had an oral exam.
#2020
sözlü
verbal
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
#2020
sözlü
verbally
Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
They verbally abused Tom.
#2021
varlığı
Presence
Onun varlığı benim için önemli.
Its presence is important for me.
#2021
varlığı
presence
Onun varlığı benim için önemli.
Its presence is important for me.
#2021
varlığı
existence
Zeus'un varlığı konusunda agnostik olan birine hiç rastlamadım.
I've never met anyone who is agnostic about the existence of Zeus.
#2022
ölümü
death
Ölümü bir ceza olarak kullanmaya karşıyım. Onu bir ödül olarak da kullanmaya karşıyım.
I am against using death as a punishment. I am also against using it as a reward.
#2023
örneği
example
Bu acımasız kaderin güzel bir örneği.
It's a perfect example of cruel fate.
#2023
örneği
sample
Tom kan örneği vermeyi reddetti.
Tom refused to provide a blood sample.
#2024
konforlu
comfortable
Küçük konforlu bir evimiz olacak.
We will have a small comfortable house.
#2024
konforlu
comfortably
Çok para olmadan oldukça konforlu yaşayabilirsin.
You can live quite comfortably with not much money.
#2025
namaz
pray
Müslümanlar hep Mekke'ye doğru namaz kılarlar.
Muslims always pray facing toward Mecca.
#2026
anlaşması
agreement
O şirketten teknik bilgi almak için, öncelikle bir gizlilik anlaşması imzalamamız gerek.
To get technical information from that company, we first have to sign a non-disclosure agreement.
#2026
anlaşması
negotiation
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki serbest ticaret anlaşması şu anda müzakere aşamasında.
A free-trade agreement between Europe and the United States is currently under negotiation.
#2026
anlaşması
treaty
Amerika Birleşik Devletleri'nin Fransa ile bir anlaşması vardı.
The United States had a treaty with France.
#2026
anlaşması
deal
Onun skandalla ilgili yapacak harika bir anlaşması vardı.
He had a great deal to do with the scandal.
#2026
anlaşması
negotiate
Barış anlaşması görüşme girişimleri başarısız oldu.
Attempts to negotiate a peace treaty failed.
#2027
gelince
As for
Köpeklere gelince, müşteriler onları bu mağazaya getiremiyebilirler.
As for dogs, customers may not bring them into this store.
#2028
miras
heritage
Bu bina ulusal miras olarak tutulmalıdır.
This building should be kept as a national heritage.
#2028
miras
inherited
John büyük bir serveti miras olarak aldı.
John inherited a large fortune.
#2028
miras
inheritance
Babam bana büyük bir miras bıraktı.
My father left me a large inheritance.
#2029
allah'tan
Fortunately
Allah'tan Tom kazada ölmedi.
Fortunately, Tom didn't die in the accident.
#2029
allah'tan
Luckily
Allah'tan kimse ölmedi.
Luckily nobody died.
#2030
antrenman
Training
Tom antrenman yapıyor.
Tom is training.
#2030
antrenman
practice
Onları yenmek için, çok sıkı antrenman yaparız.
In order to beat them, we practice very hard.
#2030
antrenman
training
Tom antrenman yapıyor.
Tom is training.
#2030
antrenman
workout
Antrenman yapmak için favori şarkın nedir?
What's your favorite song to workout to?
#2031
dayanıklı
durable
Yeterince dayanıklı görünüyor.
It seems durable enough.
#2032
heyecanı
excitement
Ben heyecanı özlüyorum.
I miss the excitement.
#2032
heyecanı
thrill
Onlar onu sadece onun büyük heyecanı için yapıyor.
They do it just for the thrill of it.
#2033
hırsızlık
Theft
Polisler onları hırsızlık için tutukladı.
The police arrested him for theft.
#2033
hırsızlık
burglary
Hırsızlık suçundan tutuklandı.
He was arrested on the charge of burglary.
#2033
hırsızlık
theft
Polisler onları hırsızlık için tutukladı.
The police arrested him for theft.
#2033
hırsızlık
shoplifting
Tom hırsızlık için tutuklandı.
Tom got arrested for shoplifting.
#2033
hırsızlık
robbery
Hırsızlık ne zaman gerçekleşti?
When did the robbery take place?
#2033
hırsızlık
stealing
Hırsızlık yaparken yakalandı.
He was caught in the act of stealing.
#2034
karşılamak
meet
Ben seni havaalanında karşılamak için bir araba ayarladım.
I arranged for a car to meet you at the airport.
#2034
karşılamak
satisfy
Seni karşılamak için seçildim.
I was chosen to satisfy you.
#2035
penaltı
penalty
Penaltı kaçırılmıştı.
The penalty was missed.
#2036
seçmen
voter
Birçok siyasetçi rüşvet, seçmen dolandırıcılığı ve kamu parasının çalınması ile suçlandı.
Many politicians were accused of corruption, voter fraud and theft of public money.
#2037
önünü
in front of
Kamyon arabamın önünü kesti.
The truck cut in front of my car.
#2038
voleybol
volleyball
Mike voleybol takımının bir üyesi değildir.
Mike is not a member of the volleyball team.
#2039
binası
building
Birleşmiş Milletler binası 1952'de inşa edildi.
The United Nations Building was built in 1952.
#2039
binası
hall
Belediye binası hemen köşede.
The city hall is just around the corner.
#2040
gelişim
development
Eğitimin amacı servet veya statü değil ama kişisel gelişim.
The goal of education is not wealth or status, but personal development.
#2040
gelişim
developmental
Kız kardeşim gelişim psikolojisi bölümünde uzmanlaşıyor.
My sister is majoring in developmental psychology.
#2041
hayvanları
animals
Aslanlar diğer hayvanları yiyerek yaşarlar.
Lions live on other animals.
#2041
hayvanları
cattle
Sonra Tanrı Nuh'u ve gemideki evcil ve yabanıl hayvanları anımsadı. Yeryüzünde bir rüzgar estirdi, sular alçalmaya başladı.
And God remembered Noah, and all the living creatures, and all the cattle which were with him in the ark, and brought a wind upon the earth, and the waters were abated.
#2042
yeterince
enough
Sen yeterince hızlı değilsin.
You're not fast enough.
#2043
burası
it
Burası şehre ne kadar uzaklıkta?
How far is it from here to the city?
#2043
burası
This is the place
Burası babamın doğduğu yer.
This is the place where my father was born.
#2044
eksikliği
Lack of
O, çaba eksikliği nedeniyle başarısız oldu.
He failed due to lack of effort.
#2044
eksikliği
lack of
O, çaba eksikliği nedeniyle başarısız oldu.
He failed due to lack of effort.
#2044
eksikliği
deficiency
Vücut ısısı yükseliyor, nabız yükseliyor... Onun oksijen eksikliği durumu var.
Body temperature rising, pulse rising ... he's in a state of oxygen deficiency.
#2045
yatan
lying
Tom sokakta yatan bir ayyaşı fark etti.
Tom noticed a drunkard lying in the street.
#2045
yatan
underlying
Doktor, uykusuzluğumun altında yatan sebebin anksiyete olduğunu söyleyerek bana her akşam almam gereken bir anksiyete ilacı verdi.
The doctor said that the underlying cause of my insomnia is anxiety, so she prescribed me an anti-anxiety medication to take every evening.
#2046
çinli
Chinese
Üç Çinli öğrenci üniversiteye kabul edildi.
Three Chinese students were admitted to the college.
#2047
havacılık
Aviation
Havacılık uzmanı, istatistikleri ayrıntılı olarak analiz etti.
The aviation expert analyzed the statistics in detail.
#2047
havacılık
aviation
Havacılık uzmanı, istatistikleri ayrıntılı olarak analiz etti.
The aviation expert analyzed the statistics in detail.
#2047
havacılık
aerospace
Leon Alman Havacılık ve Uzay Merkezi için çalışıyor.
Leon works for the German Aerospace Center.
#2048
japonya
Japan
Biz Japonya anayasasına bağlıyız.
We are subject to the Constitution of Japan.
#2049
belirlemek
determine
Onun kökenini belirlemek için orta çağlara geri gitmeliyiz.
To determine its origin, we must go back to the middle ages.
#2049
belirlemek
identify
Gezegenleri belirlemek kolay, çünkü yıldızlar gibi parıldamazlar.
Planets are easy to identify because they don't twinkle like stars do.
#2050
farkında
aware of
Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.
If you don't understand something, it's because you aren't aware of its context.
#2050
farkında
aware
Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.
If you don't understand something, it's because you aren't aware of its context.
#2050
farkında
realize
Ne kadar şanslı olduğunun farkında değilsin.
You don't realize how lucky you are.
#2050
farkında
know
Tom kendi gücünün farkında değil.
Tom doesn't know his own strength.
#2051
saldırgan
attacker
Saldırgan kaçtı.
The attacker ran away.
#2051
saldırgan
aggressive
Bana karşı saldırgan bir tavır takındı.
He assumed an aggressive attitude toward me.
#2051
saldırgan
offensive
Kadınlara karşı tavrın saldırgan.
Your attitude towards women is offensive.
#2052
göstergesi
indicator
Kendine zarar verme genellikle cinnetin bir göstergesi olarak kabul edilir.
Self-harm is often regarded as an indicator of insanity.
#2052
göstergesi
gauge
Benzin göstergesi boşu gösteriyor.
The gas gauge is on empty.
#2053
burs
scholarship
Yerinde olsam, burs için müracaat ederim.
If I were you, I would apply for the scholarship.
#2054
kalmış
up
Ne yapacağına karar vermek size kalmış.
It is up to you to decide what to do.
#2054
kalmış
stuck
Tom geçmişte saplanıp kalmış.
Tom is stuck in the past.
#2054
kalmış
stayed
Tom donanmada kalmış olmayı dilemeye başladı.
Tom was beginning to wish he had stayed in the navy.
#2054
kalmış
trapped
Kurbanların bilinmeyen sayısı moloz altında kalmış olabilir.
An unknown number of victims may be trapped beneath the rubble.
#2055
kilometrelik
kilometers
Ay ortalama 382.400 kilometrelik bir mesafede dünyanın etrafında döner.
The Moon orbits Earth at an average distance of 382,400 kilometers.
#2056
usta
Master
Tom bir usta.
Tom is a master.
#2056
usta
master
Tom bir usta.
Tom is a master.
#2056
usta
skillful
Erkek kardeşi sakardır, ama o usta bir cerrahtır.
His brother is all thumbs, but he is a skillful surgeon.
#2057
adımı
step
İlk adımı attım.
I've taken the first step.
#2058
bilen
who knows
İlk yardım bilen biri var mı?
Is there anybody who knows first aid?
#2058
bilen
knows
İlk yardım bilen biri var mı?
Is there anybody who knows first aid?
#2059
isyan
riot
Onlar isyan etmek istiyor.
They want to riot.
#2059
isyan
mutiny
Benim gemimde bir isyan mı? Bu tamamen imkansız.
A mutiny on my ship? It's completely impossible.
#2059
isyan
revolt
1911 yılında bir isyan patlak verdi.
In 1911, a revolt broke out.
#2060
muhafaza
maintained
Sami'nin arka bahçesi titizlikle muhafaza edildi.
Sami's backyard was meticulously maintained.
#2060
muhafaza
kept
Tüm evraklar bantlandı ve kasada muhafaza edildi.
All the papers were taped up and kept in the safe.
#2061
solunum
respiratory
Bir solunum hastalığından muzdarip.
She suffers from a respiratory disease.
#2061
solunum
breathing
Solunum istemsiz bir bedensel süreçtir.
Breathing is an involuntary bodily process.
#2062
anket
Survey
Onların araştırması bir anket yöntemi kullandı.
Their research used a survey method.
#2062
anket
survey
Onların araştırması bir anket yöntemi kullandı.
Their research used a survey method.
#2063
direkt
direct
O bir direkt uçuş mu?
Is it a direct flight?
#2063
direkt
directly
Tom'la direkt olarak konuşmadım.
I didn't speak with Tom directly.
#2063
direkt
straight
İşten sonra direkt eve giderim.
I go straight home after work.
#2064
denge
balance
Kaos ve yasa arasında bir denge olmalı.
There must be a balance between chaos and law.
#2065
fındık
Hazelnut
Tom sincabına Fındık adını verdi, çünkü fındığı seviyor.
Tom named his squirrel Hazelnut, because it likes hazelnuts.
#2065
fındık
nuts
Sincap fındık toplamayla meşguldü.
The squirrel was busy gathering nuts.
#2065
fındık
hazelnut
Tom sincabına Fındık adını verdi, çünkü fındığı seviyor.
Tom named his squirrel Hazelnut, because it likes hazelnuts.
#2066
ruh
soul
Lanet olası bir ruh yoktu.
There was not a bloody soul.
#2066
ruh
spirit
Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.
The spirit is willing, but the flesh is weak.
#2066
ruh
mood
O, nadiren iyi bir ruh hali içindedir.
He is rarely in a good mood.
#2066
ruh
mental
Ruh yaşın çok küçük.
Your mental age is too low.
#2067
tedarik
supply
Grant, iki şehir arasındaki tedarik hatlarını kesmek istiyordu.
Grant wanted to cut the supply lines between the two cities.
#2068
yoğunluk
density
Manyetosferin içinde, uzay plazmasının yoğunluğu (elektronlar ve iyonlar gibi yüklü parçacıklar), güneş rüzgarının hüküm sürdüğü dışarıdaki plazmadan çok daha düşüktür. Manyetopoz adı verilen sınır, iki farklı yoğunluk bölgesi farklı hızlarda hareket ettiğinde kararsız hale gelir.
Inside the magnetosphere, the density of the space plasma—charged particles, like electrons and ions—is much lower than the plasma outside, where the solar wind prevails. The boundary, called the magnetopause, becomes unstable when the two different density regions move at different rates.
#2069
yumurta
eggs
Süt, yumurta, tereyağı ve benzeri şeyleri satın almalısınız.
You must buy milk, eggs, butter, and so on.
#2069
yumurta
egg
Hava o kadar sıcak ki bir arabanın kaputunda yumurta pişirebilirsiniz.
It's so hot that you could cook an egg on the hood of a car.
#2070
finans
Finance
Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.
Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.
#2070
finans
finance
Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.
Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.
#2070
finans
financial
Tokyo, bildiğiniz gibi,dünyanın finans merkezlerinden biridir.
Tokyo, as you know, is one of the financial centers of the world.
#2071
kazı
excavation
Kazı sırasında insan kalıntıları bulundu.
Human remains were found during the excavation.
#2071
kazı
goose
Altın yumurtlayan kazı kesme.
Don't kill the goose that lays the golden eggs.
#2072
kanunu
law
Yeni vergi kanunu boşluklarla dolu.
The new tax law is full of loopholes.
#2073
muayene
examination
Siz de muayene için hazırlanabilirsiniz.
You may as well prepare for your examination.
#2073
muayene
examined
Doktor boğazımı muayene etti.
The doctor examined my throat.
#2073
muayene
exam
Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
#2074
tazminat
compensation
Hasarlı bagaj için hiç tazminat aldın mı?
Did you receive any compensation for the damaged luggage?
#2074
tazminat
damages
Tom arabanın sahibine tazminat ödemek zorunda kaldı.
Tom had to pay damages to the owner of the car.
#2075
aksine
On the contrary
Mary fakir değildir. Aksine, o oldukça zengindir.
Mary is not poor. On the contrary, she is quite rich.
#2075
aksine
unlike
Onun aksine sen gayretlisin.
Unlike her, you are diligent.
#2075
aksine
contrary
Mary fakir değildir. Aksine, o oldukça zengindir.
Mary is not poor. On the contrary, she is quite rich.
#2075
aksine
contrast
Resim bunun aksine renkli.
The picture is colorful in contrast with this one.
#2076
başlıklı
titled
1986'da Sally Ride To Space and Back başlıklı bir kitap yayınladı.
In 1986, Sally Ride published a children's book titled To Space and Back.
#2076
başlıklı
Riding Hood
Köydeki herkes ona Yeşil Başlıklı Kız diyordu.
Everyone in the village called her Little Green Riding Hood.
#2077
ileriye
Forward
Bir adım ileriye ilerle.
Move forward one step.
#2077
ileriye
forward
Bir adım ileriye ilerle.
Move forward one step.
#2077
ileriye
move forward
Bir adım ileriye ilerle.
Move forward one step.
#2078
arkadaş
friend
Bir arkadaş bana o hikayeyi anlattı.
A friend told me that story.
#2078
arkadaş
buddy
Acını hissediyorum, arkadaş.
I feel your pain, buddy.
#2078
arkadaş
mate
Adını bile bilmiyorum arkadaş.
I don't even know what you are called, mate.
#2079
atama
Assignment
Onlar onun atama için doğru olmadığını düşünüyor.
They think he's not right for the assignment.
#2079
atama
assignment
Onlar onun atama için doğru olmadığını düşünüyor.
They think he's not right for the assignment.
#2080
avantaj
Advantage
Ehliyetinin olması bu iş için bir avantaj.
Having a driver's license is an advantage for this job.
#2080
avantaj
advantage
Ehliyetinin olması bu iş için bir avantaj.
Having a driver's license is an advantage for this job.
#2081
işareti
sign
Mars'ta hiç yaşam işareti yok.
There is no sign of life on Mars.
#2081
işareti
mark
O, şemsiyesine bir işareti olarak kırmızı bir kurdele koydu.
She put a red ribbon on her umbrella as a mark.
#2082
kamerası
camera
O benim kız kardeşimin kamerası.
That is my sister's camera.
#2082
kamerası
webcam
Tom bir web kamerası aldı.
Tom bought a webcam.
#2083
takvimi
calendar
Takvimi duvara astı.
She hung the calendar on the wall.
#2083
takvimi
schedule
Senatörün bu hafta çok zorlu bir takvimi var.
The senator has a very demanding schedule this week.
#2084
öldürme
kill
Lütfen beni öldürme.
Please don't kill me.
#2084
öldürme
Killing
O kendini öldürme eşiğindeydi.
She was on the border of killing herself.
#2085
daire
apartment
Helen ve Kathy Tokyo'nun bir banliyösünde bir daire kiraladı.
Helen and Kathy rented an apartment in a suburb of Tokyo.
#2085
daire
circle
O, artık mükemmel bir daire gibi görünmüyor.
It no longer seems to be a perfect circle.
#2086
güçlendirmek
strengthen
Batılı ülkeler doları güçlendirmek için kafa kafaya vermek zorundalar.
Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
#2087
Open
Kitabında sayfa dokuzu aç.
Open your book to page nine.
#2087
hungry
Aç olamazsın. Akşam yemeğini henüz yedin.
You can't be hungry. You've just had dinner.
#2087
open
Kitabında sayfa dokuzu aç.
Open your book to page nine.
#2087
starving
Tom çok aç olduğunu söyledi.
Tom said he was starving.
#2088
baskın
Raid
Neden FBI Tom'un evine baskın yaptı?
Why did the FBI raid Tom's house?
#2088
baskın
dominant
Sendikanın muhafazakâr bir parti üzerinde baskın bir etkisi var.
The union has a dominant influence on the conservative party.
#2088
baskın
raid
Neden FBI Tom'un evine baskın yaptı?
Why did the FBI raid Tom's house?
#2089
benzin
gasoline
Benzin yakıt için kullanılır.
Gasoline is used for fuel.
#2089
benzin
petrol
Benzin istasyonu haftanın yedi günü açık.
The petrol station is open seven days a week.
#2089
benzin
gas
Arabam çok benzin yakar.
My car burns a lot of gas.
#2090
gerilim
tension
Tom ve Mary arasında çok fazla gerilim var.
There's been a lot of tension between Tom and Mary.
#2091
peş
after
O, peş peşe suç işledi.
He committed one crime after another.
#2092
ötesinde
beyond
Köprünün ötesinde bir kır evi var.
There is a cottage beyond the bridge.
#2093
hindistan
India
Rahibe Teresa Hindistan, Kalküta'da yaşamış ve çalışmış Katolik bir rahibeydi.
Mother Teresa was a Catholic nun who lived and worked in Calcutta, India.
#2093
hindistan
Indian
Hindistan Ulusal Kongresi ve Bharatiya Janata Partisi Hindistan'da en önemli siyasi partilerdir.
The Indian National Congress and the Bharatiya Janata Party are the most prominent political parties in India.
#2094
hasat
Harvest
Güzel hava sayesinde, tüm ürünleri bir gün içinde hasat edebildik.
Thanks to the nice weather, we were able to harvest all of the crops in a day.
#2094
hasat
harvest
Güzel hava sayesinde, tüm ürünleri bir gün içinde hasat edebildik.
Thanks to the nice weather, we were able to harvest all of the crops in a day.
#2095
karmaşık
complex
Onların iletişimi düşündüğümüzden çok daha karmaşık olabilir.
Their communication may be much more complex than we thought.
#2095
karmaşık
intricate
Ben resimde bazı karmaşık desenler görebiliyorum.
I can see some intricate patterns in the picture.
#2095
karmaşık
sophisticated
Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.
Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.
#2096
otobüsü
bus
Havaalanı otobüsü nereden kalkıyor?
Where does the airport bus leave from?
#2097
protein
protein
Böcekler çok besleyici ve iyi bir protein kaynağı.
Insects are very nutritious and a good source of protein.
#2098
roma
Rome
Roma bir günde yapılmadı.
Rome wasn't built in a day.
#2098
roma
Roman
Roma tarihi ile ilgili kitaplar arıyorum.
I'm looking for books on Roman history.
#2099
cesur
Brave
Cesur kaptan gemisini kurtardı.
The brave captain saved his ship.
#2099
cesur
brave
Cesur kaptan gemisini kurtardı.
The brave captain saved his ship.
#2099
cesur
bold
Onların cesur fikirleri olmalı.
They should have bold ideas.
#2099
cesur
courageous
Tom çok cesur değil, değil mi?
Tom isn't very courageous, is he?
#2099
cesur
daring
O cesur şeyler söylüyor.
He says daring things.
#2100
ortağı
partner
Polis memurunun ortağı vuruldu.
The police officer's partner was shot.
#2100
ortağı
accomplice
O, bir suç ortağı olarak düşünüldü.
He was considered an accomplice.
Practice All Most Common Words from Your Phone
Download from the AppStore Download from GooglePlay

Take your learning to the next level with our mobile app

3000 Most Common Words
100k+ Example Sentences
Handsfree Autoplaying Flashcards
Schedulable Notifications
Progressively Translated Books
Anagram, Hangman, Lingo
Conjugation Pairs
12 Practice Types
100+ Versatile Topics
Add Your Own Words & Tags
Backup & Sync Progress
No Ads or Data Sharing
Available on all Platforms
Natural Pronunciation
Completely Offline
Custom Spaced Repetition
Direct Dictionary Search