Top 1401-1500 Most Common Turkish Words

Learn essential Turkish vocabulary with real-world examples. These common words form the foundation of everyday Turkish communication.

#1401
engin
vast
Kitaplar zamanın engin denizini geçen gemilerdir.
Books are ships which pass through the vast sea of time.
#1402
ihlal
Violation
Yasaklama emrini ihlal ediyorsun.
You're in violation of the restraining order.
#1402
ihlal
violating
Tom bir trafik kanunu ihlal ettiği için bir trafik cezası aldı.
Tom got a ticket for violating a traffic law.
#1402
ihlal
violation
Yasaklama emrini ihlal ediyorsun.
You're in violation of the restraining order.
#1403
yerleşim
settlement
Sami en yakın yerleşim yerine 600 yüz millik bir yolculuğa başladı.
Sami began a 600 hundred miles journey to the nearest settlement.
#1403
yerleşim
residential
Bu yerleşim alanı yaşamak için rahat.
This residential area is comfortable to live in.
#1404
işin
your work
Sanırım senin işin çok iyi.
I think your work is very good.
#1404
işin
work
Sana yaptığın işin miktarına göre ödeme yapılacak.
You'll be paid according to the amount of work you do.
#1404
işin
job
O, bir bakıma, işin parçasıydı.
That was, as it were, part of the job.
#1404
işin
business
O senin işin.
That's your business.
#1405
yolun
of the road
Yolun genişliği güvenli sürüş için yetersiz.
The width of the road is insufficient for safe driving.
#1405
yolun
road
Top, yolun karşısına yuvarlandı.
The ball rolled across the road.
#1405
yolun
path
Bu yolun nereye götürdüğünü düşünüyorsunuz?
Where do you think the path leads?
#1406
şehri
city
O şehri asla duymadım.
I've never heard of that city.
#1406
şehri
town
Onlar savaştan sonra şehri düşmana teslim ettiler.
After the battle they delivered the town to the enemy.
#1407
başa
cope
Şirket ani değişiklerle başa çıkamadı.
The company couldn't cope with sudden changes.
#1407
başa
deal
Biz nükleer kriz ile başa çıkmak için mümkün olan tüm çabaları harcıyoruz.
We are making all efforts possible to deal with the nuclear crisis.
#1408
dua
Prayer
Her toplantının bir dua ile başlaması gerektiğini söyledi.
He said each meeting should begin with a prayer.
#1408
dua
pray
Dua etmek için hepimiz diz çöktük.
We all knelt down to pray.
#1408
dua
prayer
Her toplantının bir dua ile başlaması gerektiğini söyledi.
He said each meeting should begin with a prayer.
#1409
plana
plan
Umutsuzluktan dolayı o plana vardık fakat kitap iyi sattı.
We arrived at that plan out of pure desperation, but the book sold well.
#1410
taşıma
transportation
Bu yer toplu taşıma için uygun değildir.
This place isn't convenient to public transportation.
#1410
taşıma
transport
Taşıma sırasında kutu ezildi ve içindekiler dışarı uçtu.
The box was crushed during transport and the contents flew out.
#1410
taşıma
carrying
Arabanın üç sıra koltuğu vardır ve sekiz yolcu taşıma kapasitesine sahiptir.
The car has three rows of seats and is capable of carrying eight passengers.
#1411
zamanlı
time
Yarı zamanlı çalışmak zorunda kalabilirim.
I may have to work part time.
#1412
dışarı
out
Cuma günü dışarı çıkmamızı öneriyorum.
I suggest that we go out on Friday.
#1412
dışarı
outside
Yağmur yağıyorken dışarı çıkmayı sevmem.
I don't like to go outside when it's raining.
#1413
konya
Konya
Konya Türkiye'nin tarım başkentidir.
Konya is the agricultural capital of Turkey.
#1414
miktarı
quantity
Genel olarak, müşteriler miktarı kaliteye tercih ederler.
In general, consumers prefer quantity to quality.
#1414
miktarı
amount
Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.
Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.
#1415
odaklı
focused
Sadece odaklı kal.
Just stay focused.
#1415
odaklı
oriented
Ben akademik odaklı olmadığımı düşünüyorum.
I think that I'm not academically oriented.
#1416
dil
language
Yabancı bir dil öğrenmek kolay değildir.
It is not easy to learn a foreign language.
#1416
dil
tongue
Keskin bir dil sürekli kullanımla keskinleşen tek kenarlı bir araçtır.
A sharp tongue is the only edged tool that grows keener with constant use.
#1417
şeker
sugar
Şeker tatlandırıcı olarak balın yerini aldı.
Sugar replaced honey as a sweetener.
#1417
şeker
candy
Bir parça şeker istiyorum.
I want a piece of candy.
#1418
memnun
satisfied
Nic hiçbir şekilde ödülden memnun değil.
Nick is by no means satisfied with the reward.
#1418
memnun
pleased
Davranışından memnun olmaktan uzağım.
I am far from pleased with your behavior.
#1418
memnun
glad
Seni tekrar gördüğüme memnun oldum.
I'm glad to see you back.
#1418
memnun
delighted
Hediye Hintlileri çok memnun etti.
The gift delighted the Indians very much.
#1419
özelliği
Feature
Windows'un Çalışma Grubu 3.11 için tek eksik özelliği Türkçe klavye düzenidir.
The only missing feature of Windows for Workgroups 3.11 is Turkish keyboard layout.
#1419
özelliği
feature
Windows'un Çalışma Grubu 3.11 için tek eksik özelliği Türkçe klavye düzenidir.
The only missing feature of Windows for Workgroups 3.11 is Turkish keyboard layout.
#1420
baz
base
Tom bir baz çaldı.
Tom stole a base.
#1421
bölümünde
section
Sigara içilmeyen bölümünde oturmak istiyorum.
I would like to sit in the non-smoking section.
#1421
bölümünde
part
Fransızca Kanada'nın bir bölümünde konuşulur.
French is spoken in a part of Canada.
#1421
bölümünde
department
Motorlu Taşıtlar Bölümünde bir sürü arkadaşım var.
I've got a lot of friends at the Department of Motor Vehicles.
#1422
ikamet
residence
Başbakan zaten ikamet ettiği kentte oy kullandı.
The prime minister already voted in his city of residence.
#1423
vitamini
vitamin
C vitamini için taze limon yedim.
I ate a fresh lemon for the vitamin C.
#1424
yarım
half
Yarım milyon çocuk Nijer'de hâlâ yetersiz beslenme ile karşı karşıyadır.
Half a million children still face malnutrition in Niger.
#1424
yarım
halfway
Hiçbir şeyi yarım yamalak yapma.
Don't do anything halfway.
#1425
yetersiz
insufficient
Yolun genişliği güvenli sürüş için yetersiz.
The width of the road is insufficient for safe driving.
#1425
yetersiz
inadequate
Bazı fakir bölgelerde beslenme yetersiz.
Nutrition is inadequate in some poor areas.
#1425
yetersiz
incompetent
Tom yetersiz.
Tom's incompetent.
#1425
yetersiz
meager
Ödeme yetersiz.
The pay is meager.
#1426
ister
wants
Herkes mutlu bir hayat yaşamak ister.
Everybody wants to live a happy life.
#1426
ister
want
Zengin olmak ister misin?
Do you want to be rich?
#1426
ister
whether
İster yavaş ister hızlı sür, dikkatli sür.
Whether you drive fast or slow, drive carefully.
#1426
ister
like
İçecek bir şey ister misiniz?
Would you like something to drink?
#1427
seçilen
chosen
Seçilen bendim.
I was the one chosen.
#1427
seçilen
elected
Mısır'ın demokratik yollarla seçilen ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi mahkemede hayatını kaybetti.
Mohamed Morsi, the first democratically elected president of Egypt, died in court.
#1428
tabanca
pistol
O, onu bir tabanca ile vurdu.
She shot him with a pistol.
#1428
tabanca
gun
Bill, bir tabanca ile öldürüldü.
Bill was killed with a gun.
#1428
tabanca
handgun
Fadıl bir tabanca satın aldı.
Fadil purchased a handgun.
#1429
kore
Korea
Japonya ve Güney Kore komşudur.
Japan and South Korea are neighbors.
#1429
kore
Korean
Kore 'nin yemekleri genellikle çok baharatlı olur
Korean food is generally very spicy.
#1430
boyu
all
Orada hava bütün yıl boyu sıcak.
It is warm there all the year round.
#1431
devleti
state
1948'de bir Yahudi devleti kuruldu.
In 1948, a Jewish state was founded.
#1431
devleti
empire
Osmanlı Devleti eşcinselliği 1858 yılında suç olmaktan çıkarmıştır.
The Ottoman Empire decriminalized homosexuality in 1858.
#1432
i̇talya
ITALY
İtalya çok güzel bir ülke.
Italy is a very beautiful country.
#1433
gazeteci
journalist
Ben bir gazeteci olmayı umuyorum.
I hope to be a journalist.
#1433
gazeteci
reporter
Gazeteci politikacıyı eleştirdi.
The reporter criticized the politician.
#1434
kanun
Law
Kanun belirsizlikler ile dolu.
The law is full of ambiguities.
#1434
kanun
law
Kanun belirsizlikler ile dolu.
The law is full of ambiguities.
#1435
körfez
Gulf
1990 lar Körfez Savaşı ile başladı.
The 1990s began with the Gulf War.
#1435
körfez
Bay
Körfez, tekneler ve insanlarla dolu.
The bay is full of boats and people.
#1436
türkçe
English
Kıbrıs'ta Yunanca, Türkçe ve İngilizce konuşurlar.
In Cyprus, they speak Greek, Turkish and English.
#1436
türkçe
Turkish
Windows'un Çalışma Grubu 3.11 için tek eksik özelliği Türkçe klavye düzenidir.
The only missing feature of Windows for Workgroups 3.11 is Turkish keyboard layout.
#1437
i̇spanya
SPAIN
Fransa, İspanya ile komşudur.
France is adjacent to Spain.
#1438
atık
waste
Tüm atık kağıtlarınızı bu sepete koyun.
Put all your waste paper in this basket.
#1439
kampanya
campaign
Kampanya başarılı oldu ve o seçimi kazandı.
The campaign succeeded and he won the election.
#1439
kampanya
Campaign
Kampanya başarılı oldu ve o seçimi kazandı.
The campaign succeeded and he won the election.
#1440
şampiyonluk
championship
Oyuncu üst üste üç kez şampiyonluk kazandı.
The player won the championship three times in a row.
#1441
kamera
camera
Neredeyse her turist yanında bir kamera taşır.
Almost every tourist carries a camera with him.
#1442
nükleer
nuclear
Fizikçi, nükleer füzyonun potansiyel tehlikesinin farkındaydı.
The physicist was aware of the potential danger of nuclear fusion.
#1443
ülkeleri
countries
Avrupa'daki birçok ülkeleri ziyaret etti.
He has visited most countries in Europe.
#1444
dönüş
return
Japonya'ya geri dönüş biletin var mı?
Do you have a return ticket to Japan?
#1444
dönüş
turn
Kamyon sola doğru keskin bir dönüş yaptı.
The truck made a sharp turn to the left.
#1444
dönüş
comeback
Oyuncu muhteşem bir dönüş yaptı.
The player made a splendid comeback.
#1445
koşulları
conditions
Koşulları yerine getirmede başarısız oldular.
They failed to fulfill the conditions.
#1445
koşulları
terms
Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.
Terms of use may be changed without notice.
#1446
çöp
garbage
Çöp alanı nerede?
Where is the garbage area?
#1446
çöp
trash
Buraya çöp atmayın.
Don't throw trash here.
#1446
çöp
litter
Vatandaşların ormana çöp dökmemeleri rica olunur.
The public is requested not to litter in these woods.
#1446
çöp
rubbish
Bu otomobil bir çöp yığını.
This car is a pile of rubbish.
#1447
ışık
Light
Uzakta bir ışık gördüğümüzde rahatladık.
We felt relieved when we saw a light in the distance.
#1447
ışık
light
Uzakta bir ışık gördüğümüzde rahatladık.
We felt relieved when we saw a light in the distance.
#1448
asıl
original
Bu arazi on yıllar önce asıl sahibinden kamulaştırılmıştır.
This land was expropriated from its original owner decades ago.
#1448
asıl
principal
Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
#1448
asıl
actual
Sami asıl işi yaptı.
Sami did the actual work.
#1449
emin
sure
Gerçeklerinden emin misin?
Are you sure of your facts?
#1449
emin
ensure that
İğnenin önceden sterilize edildiğinden emin olun.
Ensure that the needle has been sterilized beforehand.
#1449
emin
confident
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
#1450
ederim
I
Ben kimyadan nefret ederim.
I hate chemistry.
#1450
ederim
I can
Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.
Take it easy. I can assure you that chances are in your favor.
#1451
yazık
Pity
Ne yazık ki gelemezsin.
It's a pity that you can't come.
#1451
yazık
pity
Ne yazık ki gelemezsin.
It's a pity that you can't come.
#1451
yazık
shame
Ne yazık ki beton yanmaz.
It's a shame that concrete doesn't burn.
#1451
yazık
alas
Yazık, o genç yaşta öldü.
Alas, she died young.
#1452
demokratik
democratic
Demokratik fikirlerin o ülkeye tanıtılması yavaş bir süreç olacak.
Introducing democratic ideas into that country will be a slow process.
#1452
demokratik
democratically
Mısır'ın demokratik yollarla seçilen ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi mahkemede hayatını kaybetti.
Mohamed Morsi, the first democratically elected president of Egypt, died in court.
#1453
toplanan
collected
Tyrel'in araştırmasında toplanan bilgi hem yöneticiler hem de eğitimciler için çok değerlidir.
The data collected in Tyrel's research is of great value both to administrators and to educators.
#1454
yük
load
100 kiloluk bir yük azamidir.
A load of 100 kilograms is the max.
#1454
yük
burden
Onun üstünde mali bir yük değildi.
He was not a financial burden on her.
#1454
yük
cargo
Atina'ya giden bir yük gemisi, bir iz bırakmadan Akdeniz'de battı.
A cargo vessel, bound for Athens, sank in the Mediterranean without a trace.
#1454
yük
freight
Gemideki yük sırılsıklam oldu.
The freight on the ship got soaked.
#1455
borsa
stock market
Borsa bugün düştü.
The stock market has dropped today.
#1456
etkilenen
affected
BP petrol sızıntısından etkilenen bölgede iki yeni krep yarasa balığı türü bulundu.
Two new species of pancake batfishes have been found in the area affected by the BP oil spill.
#1457
kaynakları
sources
Biz güneş ve rüzgar gibi enerji kaynakları kullanacağız.
We'll use energy sources such as the sun and wind.
#1457
kaynakları
resources
Bütün doğal kaynakları tükettik.
We have consumed all the natural resources.
#1458
top
top
Galileo kulenin tepesinden iki demir top düşürdü.
Galileo dropped two iron balls from the top of the tower.
#1458
top
ball
Top duvardan sekti.
The ball bounced over the wall.
#1458
top
cannon
Top kazara patladı.
The cannon went off by accident.
#1459
kardeşi
brother
Mary, ben Joe'nun erkek kardeşi David.
Mary, this is Joe's brother David.
#1459
kardeşi
his brother
Tom kardeşi kadar iyi kayak yapabilir.
Tom can ski as well as his brother.
#1459
kardeşi
sister
Mary ve kız kardeşi, hasta annelerine nöbetleşe baktılar.
Mary and her sister took turns at looking after their sick mother.
#1460
ihbar
report
Seni ihbar edeceğim.
I'm going to report you.
#1460
ihbar
tip
İsimsiz bir ihbar aldık.
We received an anonymous tip.
#1461
renk
color
Senin renk zevkinden hoşlanmıyorum.
I don't like your taste in color.
#1462
sağlam
solid
Bürokratlar dev şirketler ile sağlam bağları sürdürürler.
The bureaucrats maintain solid ties with the gigantic corporations.
#1462
sağlam
robust
O sağlam genç bir adam.
He is a robust young man.
#1462
sağlam
sturdy
Bu tür kumaş hem ucuz hem de sağlam.
This kind of cloth is both cheap and sturdy.
#1462
sağlam
intact
Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.
Most virgins have an intact hymen.
#1463
dostu
friendly
Tüm ürünlerinin çevre dostu olduğunu iddia ediyorlar.
They claim that all their products are friendly to the environment.
#1463
dostu
friend
Bir köpek sadık bir hayvandır, bu yüzden insan dostu olduğu söylenir.
A dog is a faithful animal, so it is said to be a friend of man.
#1464
esas
Main
Onun esas ilgisi tarihtedir.
His main interest is in history.
#1464
esas
mainly
Martılar esas olarak kıyı kuşlarıdır.
Seagulls are mainly coastal birds.
#1465
psikolojik
psychological
Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.
Those selected will have to face extensive medical and psychological tests.
#1465
psikolojik
psychologically
Bu kaza onu psikolojik olarak travmatize etti.
This accident has psychologically traumatized him.
#1466
yunanistan
Greece
New York Eyaleti neredeyse Yunanistan kadar büyük.
New York State is almost as large as Greece.
#1466
yunanistan
GREECE
New York Eyaleti neredeyse Yunanistan kadar büyük.
New York State is almost as large as Greece.
#1467
benzeri
similar
Lisa o kadar yeteneklidir ki kendisi için vida ve benzeri küçük nesneleri bile yapabilir.
Lisa is so skillful that she can even make screws and similar small objects for herself.
#1467
benzeri
so forth
O bana yaşımı, adımı, adresimi ve benzeri şeyleri sordu.
He asked me my age, my name, my address, and so forth.
#1467
benzeri
like
Ben elma ve muz ve benzeri farklı meyveler yedim. Ayrıca iki patates yedim.
I ate different fruits like apples and bananas and such. I also ate two potatoes.
#1468
işten
from work
Alice şiddetli bir baş ağrısı yüzünden işten eve erken döndü.
Alice returned home early from work with a severe headache.
#1468
işten
work
Böylesine zor bir işten sonra yorgun olmalı.
He must be tired after such hard work.
#1468
işten
dismissed
Yaşlı olduğundan dolayı işten çıkarıldı.
Henry was dismissed because he was old.
#1468
işten
fired
Farz et ki işten atıldın, ilk olarak ne yaparsın?
Suppose you are fired, what will you do first?
#1469
ortasında
in the middle
Robert telefon konuşmasının ortasında kırılıp ayrıldı.
Robert broke off in the middle of his phone call.
#1469
ortasında
amidst
Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu.
And God said: Let there be a firmament made amidst the waters: and let it divide the waters from the waters.
#1469
ortasında
midst
Konuşmasının ortasında bayıldı.
He fainted in the midst of his speech.
#1469
ortasında
middle
Istasyon şehrin ortasında.
The station is the middle of the city.
#1470
bomba
bomb
Havaalanında saatli bir bomba patladı, on üç kişi öldü.
A time bomb went off in the airport killing thirteen people.
#1470
bomba
bombshell
O onun üstüne bir bomba düşürdü.
She dropped a bombshell on him.
#1471
konser
concert
Heyecanlı izleyici konser salonuna koştu.
The excited audience ran into the concert hall.
#1471
konser
gig
Salondaki soğuk hariç konser iyiydi.
Save for the cold in the hall, the gig was good.
#1472
afet
disaster
Afet filmlerini izlemeyi seviyorum.
I like watching disaster movies.
#1473
başvurusu
Application
Onun başvurusu reddedildi.
His application was rejected.
#1474
analiz
Analysis
Kaza hakkında yakın analiz yapmak zorundayız.
We have to make a close analysis of the accident.
#1474
analiz
analysis
Kaza hakkında yakın analiz yapmak zorundayız.
We have to make a close analysis of the accident.
#1474
analiz
analyze
Bunu analiz etmenizi istiyorum.
I want you to analyze this.
#1475
hassas
sensitive
Müşterilerin şikayetleri hassas bir konuyla ilgiliydi.
The customer's complaint was about a sensitive issue.
#1475
hassas
delicate
O, hassas bir problem.
It's a delicate problem.
#1475
hassas
precise
Tom hassas.
Tom is precise.
#1476
kriz
crisis
Bir kriz anında sakin kalmak ve kontrolü kaybetmemek gereklidir.
It is essential to keep calm in a time of crisis and avoid going haywire.
#1477
dönen
rotating
Kara delik, iyonize gazdan oluşan dönen bir diskle çevrilidir.
The black hole is surrounded by a rotating disk of ionized gas.
#1478
mevsim
Season
Yürüyüşe çıkmak için en iyi mevsim sonbahardır.
Autumn is the best season for going on hikes.
#1478
mevsim
season
Yürüyüşe çıkmak için en iyi mevsim sonbahardır.
Autumn is the best season for going on hikes.
#1478
mevsim
seasonal
Mevsim alerjiniz var mı?
Do you have seasonal allergies?
#1479
nüfus
population
Nüfus artışı ciddi bir sorundur.
The increase of the population is a serious problem.
#1480
açıkça
clearly
Fikrini açıkça ifade et.
Express your idea clearly.
#1480
açıkça
explicitly
Tom'a açıkça onu yapmamasını söyledim.
I explicitly told Tom not to do that.
#1480
açıkça
openly
Jessie bu şeyleri açıkça konuşmaz.
Jessie does not speak of these things openly.
#1480
açıkça
expressly
Burada açıkça izin verilmeyen her şey yasaktır.
Here everything is forbidden that isn't expressly permitted.
#1481
tel
wire
Bina dikenli tel çitle çevrilmiş.
The building is surrounded by a barbed wire fence.
#1482
birini
one of them
Birini tanıyorum da ötekini değil.
I know one of them but not the other.
#1482
birini
someone
Senin yerine çalışacak birini bulacağım.
I'll find someone to fill in for you.
#1482
birini
somebody
Derhal bana birini gönder.
Send me somebody right away.
#1483
beklentisi
expectancy
İnsanların yaşam beklentisi, her yıl büyüyor.
People's life expectancy grows every year.
#1484
düzensiz
irregular
Düzensiz fiilleri öğrenmeyi sevmiyorum.
I don't like learning irregular verbs.
#1484
düzensiz
disorderly
Tom, sarhoş ve düzensiz olduğu için tutuklandı.
Tom was arrested for being drunk and disorderly.
#1484
düzensiz
erratic
Mary Tom'un düzensiz davranışı tarafından rahatsız oldu.
Mary was troubled by Tom's erratic behavior.
#1485
sevilen
loved
O herkes tarafından sevilen bir şarkıcıdır.
He's a singer that's loved by everyone.
#1485
sevilen
popular
O, sınıftaki en sevilen oğlan.
He's the most popular boy in the class.
#1485
sevilen
beloved
Hiçbir şey birinin boşa yaptığı kadar sevilen değildir.
Nothing is as beloved as what one does in vain.
#1486
üstüne
on
Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.
If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps.
#1486
üstüne
on top of
Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
A house is built on top of a solid foundation of cement.
#1487
halen
still
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
Even now, we still doubt that he is the real murderer.
#1487
halen
currently
Tom halen Boston'tan bir mukimdir.
Tom is currently a resident of Boston.
#1488
motor
motor
Motor düzgün çalışmıyor.
The motor does not function properly.
#1488
motor
engine
Wright kardeşler, bir motor ile çalışan bir uçağı uçurmayı başardılar.
The Wright brothers succeeded in flying an airplane driven by an engine.
#1489
hastalık
disease
Hastalık Mike'ı yürüyemez durumda bıraktı.
The disease left Mike unable to walk.
#1489
hastalık
illness
Ani bir hastalık oraya gitmesini engelledi.
A sudden illness prevented him from going there.
#1489
hastalık
sickness
Hastalık partiye katılmamı engelledi.
Sickness kept me from attending the party.
#1490
ilham
Inspiration
Tom benim ilham kaynağım.
Tom is my inspiration.
#1490
ilham
inspired
Onun konuşması bütün erkeklere ilham kaynağı oldu.
His speech inspired all the boys.
#1490
ilham
inspiration
Tom benim ilham kaynağım.
Tom is my inspiration.
#1490
ilham
inspiring
Bu, ilham verici.
It's inspiring.
#1491
yürüyüş
walking
Yürüyüş mükemmel bir egzersizdir.
Walking is an excellent exercise.
#1491
yürüyüş
walk
Ben bir parkta yürüyüş yapıyorum.
I'm taking a walk in a park.
#1491
yürüyüş
hike
Oğullarıyla uzun bir yürüyüş yaptığında o hamlamıştı ve ertesi gün gergin ve ağrılıydı.
He was out of shape when he took a long hike with his sons, and he was stiff and sore the next day.
#1492
kuvvetleri
force
Bir F-14 ABD Hava Kuvvetleri uçağıdır.
An F-14 is a U.S. Air Force plane.
#1492
kuvvetleri
forces
Alman kuvvetleri, Amiens, Fransa yakınlarında İngiliz askerlere saldırdı.
German forces attacked British soldiers near Amiens, France.
#1493
dördüncü
fourth
On altının dördüncü dereceden kökü ikidir.
Two is the fourth root of sixteen.
#1493
dördüncü
four
Cumaya kadar dördüncü bölümü oku.
Read chapter four by Friday.
#1494
sahil
beach
Sahil boyunca yürüdük.
We walked along the beach.
#1494
sahil
coast
Sahil boyunca arabayla gezdik.
We drove along the coast.
#1494
sahil
seaside
O bir sahil restoranda garsondur.
He is a waiter in a seaside restaurant.
#1494
sahil
coastal
Blackpool bir sahil kasabasıdır.
Blackpool is a coastal town.
#1494
sahil
beachfront
Tom Mary'yi akşam yemeği için bir sahil restoranına götürdü.
Tom took Mary to a beachfront restaurant for dinner.
#1495
besin
nutrition
Vitamin hapı bol besin içerir.
The vitamin pill contains abundant nutrition.
#1495
besin
nutrients
Taze sebzeler birçok besin içerir.
Fresh vegetables contain many nutrients.
#1495
besin
food
Besin yutulmadan önce çiğnemeli.
Food should be chewed before being swallowed.
#1495
besin
nutritional
Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
#1496
kupası
cup
1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.
In 1958, Brazil won its first World Cup victory.
#1497
rakip
rival
Rakip bir şirket tarafından Tom'un işine son verildi.
Tom was hired away by a rival company.
#1497
rakip
competitor
Tom çok sert bir rakip.
Tom is a very tough competitor.
#1497
rakip
opponent
Tom zorlu bir rakip.
Tom is a formidable opponent.
#1498
davası
case
O, cinayet davası ilgili gerçeği ortaya çıkardı.
He brought out the truth of the murder case.
#1498
davası
trial
Tom'un davası Pazartesi günü devam ediyor.
Tom's trial resumes Monday.
#1499
güçleri
forces
Verdun Savaşında, Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
#1499
güçleri
powers
Japon folklöründe, bakenekolar büyülü güçleri olan kedilerdir.
In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers.
#1500
olağanüstü
extraordinary
iPhone olağanüstü bir cep telefonu.
The iPhone is an extraordinary cell phone.
#1500
olağanüstü
exceptional
Olağanüstü bir şey yapmadım.
I've done nothing exceptional.
#1500
olağanüstü
outstanding
Ichiro olağanüstü bir beyzbol oyuncusu.
Ichiro is an outstanding baseball player.
#1500
olağanüstü
remarkable
Onun müziğe olağanüstü bir yeteneği var.
He has a remarkable aptitude for music.
#1500
olağanüstü
phenomenal
Bu olağanüstü.
It's phenomenal.
Practice All Most Common Words from Your Phone
Download from the AppStore Download from GooglePlay

Take your learning to the next level with our mobile app

3000 Most Common Words
100k+ Example Sentences
Handsfree Autoplaying Flashcards
Schedulable Notifications
Progressively Translated Books
Anagram, Hangman, Lingo
Conjugation Pairs
12 Practice Types
100+ Versatile Topics
Add Your Own Words & Tags
Backup & Sync Progress
No Ads or Data Sharing
Available on all Platforms
Natural Pronunciation
Completely Offline
Custom Spaced Repetition
Direct Dictionary Search